İhtimal dâhilinde olduğunu
düşünmüyorum kuramların. Bir hipotez olma ayrıcalığına sahibim nasıl olsa.
Mevsimin dişleri dökülürken,
yadsıyamam da hani: ne ölü bir iklime denk düştüğümü ne de soytarı bir hikâye
kahramanı olup önünü alamadığım yazma dürtümle sahip çıktığım dünya ve yaşama
sevinci başlığı altında mesela…
Bir açılım getirmek ne derecede
doğru, sorarım sizlere.
Kaşınması durmuş hangi yaraysa pek mi
elzem yeniden d/eşmek sonra da al başını gitsin satırlar ve ben sözüm ola yazar
kimliğimle etik bir yürek olmanın ötesinde bir çan eğrisi olmanın özrünü mü
sunacağım okuyucuya?
Hayat okulu ne anlama gelir? Şunun
şurasında üç beş sene oldu hayat okulunun koridorlarında yürümeye başlayalı;
kim ne der ya da nasıl yanlış anlaşılmayı önleyeceğim gibi binlerce kaygı dolu
soruyu da asla bertaraf edemediğim.
Ve işte bıçak kemiğe nasıl da
dayandı, gibisinden bir özümseme ile kendime batırmaktan vazgeçmediğim
çuvaldızı.
Sorular…
Aslında sorunlar…
Bir de sorumlu kılındığım gerçi kim
bana bir görev tanımlaması yaptı gibisinden sayısız detayı da görmezden
gelemediğimi adım gibi biliyorum ki bizzat benim bana ağır gelen.
Yazmanın her hali.
Aşkın da her hali.
Ve kalemimle aramızdaki aşkı asla
izah edemediğim gerçeği.
Derken hayat okulu denen mefhumla
olan tanışıklığım hele ki kendimi epey donanımlı bir insan olarak belleyip ve
insanların kale dahi almadıkları sayısız ayrıntı oysaki ben her biri için bir
ömür kafa patlatıp nasıl da kişilik profilimi sabit kılmıştım.
Yazarak gördüğüm o ki; bilinmezin kucağında
sadece bir zerreden ibaretim ve Allah sevgimin de sonsuzluğa rükû ettiği.
Yazmanın her hali işte.
Bir de kırgınlığın haddi hesabı
yokken.
Ve yakın çevremde ne yazık ki bir
Allah’ın kulu; aferin sana kızım, demezken beni ve yazdıklarımı yok sayan
sayısız insan etrafımda olduğunu varsayıp onlarla paylaşmak adına yana yakıla
beklediğim.
Ve gereksiz bir beklentiyi gömüp
kalemimle sözlendiğimin ertesinde içimdeki Gayya kuyusunu mütemadiyen deştiğim
ve boğulmakla yaşamak arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığım.
Boğulmak asla bu kadar zevkli
olmamıştı, dersem acaba bölüm hocalarım ne derdi? Ne de olsa psikolojinin
piriydi her biri ve ben her birine ayrı ayrı nasıl da güvenip açmıştım içimi.
Bir dürtü madem yazmak.
Madem sevginin tezahürü her dokunduğumda
klavyeye uçuşa geçtiğim…
Polen olmayı seviyorum ben gerçi
kendime olan alerjimle sıkı fıkı çözümlemek adına savuşturamadığım sayısız
sorunu.
Bir imla hatası da olabilirdim hani.
Ya da devrik bir cümle.
Bense yazma hakkımı kullanıyorum üstelik
içimdeki çiçeği de sulamaktan geri duramadığım.
Sizlerin başını ağrıttığım içinse
mutluyum ve bu şekilde hedefe ilerliyorum en azından bir gün sonrasının hayali
bu günden şekillenirken bir de devasa duygu dünyamda her sözcük yeni bir
duyguya yol açarken…
Mevsimin kara yüzü iken aşkın da
aydınlığı düşmüşken satırlara gönülden bağlandığım sayısız insan ve umut teknem
yalpalasa da ben her halükarda can simidime uzandığım ve sonlanmadan hayat
denen macera bir sessiz seyyah içimdeki şehirlerde dolaştığım fersah fersah…
Ve işte teslim olduğum: ‘’tastamam’’
demeyi nasıl da isterdim hem gönyesi olduğum hayat hem de acı ortayı acılarımın
ve açılandırdığım iklimde saklı ne çok duygu…
Benim ben:
Benim işte yürek iklimimde kayıtlı
duygularla münazara yaptığım ve iç sesim asla da beylik söylemler kondurmuyorum
ne hayata ne sayfaya ve sahibesi olduğum hüviyetim ve kaç yaşında olursam
olayım yürek yaşım sadece on sekiz zaten yaşımı da göstermem üstüne üstük
yasımı da saklarım ve işte yasa mahiyetinde her duygu hem yargılandığım hem
yasadığım hem yeşerdiğim hem de gözlerimin yaşardığı.
Bakmayınız bunca hüznün varisi ve de
vasisi olduğuma…
Ah, ben içimde saklı ana kara.
Ah, benim yarım adalardan ibaret
yarım kalan hikayelerim.
Ve işte coğrafyalar aştığım ve işte
vatanıma Rabbime taptığım ve de saygı duyduğum insanlar ve insanlık gerçi yiten
insanlık demem gerekir ama…
Olmuyor işte ve ben hala insan
sevgimi ve insanlara duyduğum güveni saklı tutuyorum.
Sancılı bir oluşum mu ya da sanrılı?
Asla.
Gerçekler ortada ve ben ortadayım ve
de hayaller merak etmeyin hayalperest kimliğimi duvara öyle bir asarım ki ben
yeri geldiğinde ve de her şeyin farkındayım ve tüm olup bitenler…
Sahi, kimdir en çok seven?
Kimdir aşkı yeren?
Kimdir sahte sevgisiyle boy gösteren?
Ve aşk ve aşk hani asalet yüklü ve
yükü ağır ve de sağır aşk ve aşk meleği…
Rozetim yakamda oysaki iki yakam bir
araya gelmedi bir ömür tıpkı sevdalı şehir İstanbul gibi ama ben insanlığın gerektirdiği
her donanıma sahibim ve maskesiz yaşadığım kadar da tüm yüreğimle tüm
içtenliğimle konuyorum beyaz sayfaya ve alnımın akıyla yaşadığım kadar bir ömür
anamın da ak sütü gibi helaldir sözcüklerim ve ben Edebiyat aşkımla tanışalı
sadece kalemle olan tanışıklığımla sınırlı değil.
Kale’ m mi ve de kalem’ im?
Yıkılmayan bir kaledir yüreğim
surları ve sevdalı kalem’ im asla da düşmeyecek kale’ m ve asla düşmeyeceğim
gözünden Rabbimin çünkü ben tüm insanlığımla ve iman gücümle yaşamanın yanı
sıra Edebiyat adına verdiğim mücadeleyi de kararlılıkla sürdürmekteyim.
Bazen ağır ihtamlar.
Bazen yumuşak dalgalar.
Ve insanlar: kadın erkek ister inanın
inanmayın ama benim üçüncü cinsle olan kavgam da saklıdır Allah katında ve en
bariz örnek Lut kavminin başına gelenler ve içerledim kadar kalbimi kıranlara
üçüncü cinsi de karşıma almış durumdayım hangi iklim olduğu belli olmayanlar.
İçerlediğim hiçbir şey kalmadı artık
hayatta ve ben boyumun ölçüsünü öyle bir aldım ki: dost başlığında
kaybettiklerim öyle ki ölümle dans ettiğim ve
de uçurumun dibini boylamışken ve işte ansızın yanmaya başlayan bir ışık
ve belirsizliğin bir anda yok olduğu derken kendimle ve kalemimle olan
tanışıklığım.
Mevsimlerden ne mi?
Mevsimlerden umut ve Edebiyat ve işte
eşleşen duygularım sözcüklerle ve ters takla dahi atabildiğim ve ağzımla
tuttuğum kuşların çığlıkları ve işte koruyup kollayan yüce Rabbimin varlığı.
Bilinmez de hani: kimde imanın kimde
paranın olduğunu bilmek imkansız ve açık yüreklilikle ifade ediyorum: öğretmen
kızıyım ve paranın anlamını bana ailem bana hem yansıttı hem yansıtmadı ve
şükürler olsun ki çocukken doydu gözüm ve ailem bana her imkanı tanımayı
başardı bu yüzden de asla yükseklerde gözüm olmadı belki de bu yüzden kariyer
yapmaktan ansızın vazgeçtim sadece bir lokma aş bir de arkamda hırkam varken
başka bir şey de istemedim kimseden ve tek müracaat ettiğim hep de İlahi Makam
oldu ve her şeyin sonlandığı bir anda hatta defalarca hasıl olan mucizeler ve
işte yazma aşkımla eşleşen iman gücüm inanması zor belki ama…
Sonsuzlukla tanıştığım o yazma
dürtüsü ve sevgimin büyüdüğü ve Rabbime koştuğum ve işte kendimi sıkı sıkı
kucakladığım geç oldu ama güç de oldu gerçi ama…
Bir şeyleri birilerini kabullenmek
hep kolay oldu benim açımdan lakin insanlar beni kolay kolay kabullenmedi ve
bunu yaşamak adına kendime duyduğum kızgınlık ve öfke de had safhada iken ne
yazık ki bir ömür kendime etmediğim eziyet kalmadı çünkü mükemmel olmalıydı hem
imajım hem varlığım.
En mükemmel evlat ve en çalışkan
öğrenci ve ağır müfredatları olan okullarda eğitim aldığım ve meslek hayatıma
tepeden başladığım ve boş verin siz o gel-git mizaçlı ivmeyi ki mesleğimden
vazgeçip sil baştan ve pek çok anlamda daldan dala konduğum özellikle bilgiye
ve okumaya doymadığım ve işte kalemimle tanışana değin pek çok konuda kendime
göre ihtisas yaptım ve hayat okulunun ne olduğunu ne merak ettim ne de gerek
duydum.
Ve de hayatın düz pembe bir yoldan ibaret
olmadığını o gün o sabah uyandığımda anladım: annemin geçirdiği kalp krizi ve
defalarca ölümden döndüğü ve işte çocuk yüreğimle bir anda anaç bir yüreğe
dönüştüm ben çünkü annemle rolleri değişmiştik.
Allah kuluna taşımayacağı yükü
vermiyor ve ben öylesine mutluyum ki an itibari ile çünkü şükür duygum
inanılmaz gelişti ve tevekkül etmenin mucizevi farkındalığı ile büyüyen de
inancım ve Allah sevgimle sonunda kendimi çok sevmeyi başardım ve annemin kızı
olmak adına nasıl yaşarmaz gözlerim hele ki dualarıma eşlik eden maneviyatın
göz yaşları…
Mademki konumuz Edebiyat ve yazmak
elbet eşlik eden iç dünyam ve zihinsel ve de analitik zekam elbet eşlik eden
okuma duygum ki çok hızlı okur ve yazarım ve de algılarım gelin görün ki
kendimi algılamak adına azıcık geç kalmış olsam da ben umudumu asla yitirmemiştim
zaten ve sıkıntı çeke çeke sabır etmeyi de öğrendi mi insan…
Kim mi engel olabilir gidişata? Yeter
ki yeter ki; yüce Mevla’m ‘’ol’’ desin ve işte yüreğimde ve yüzümde açan güller
en çok da içimdeki cenneti kimselere yar etmeyeceğim gerçeği ile tanışıklığım
elbet O istediği ve izin verdiği sürece…
Sevgimle…