Yaşamaya dai̇r
Düş taksimleri, gerçeklerin ayracı
bir iklimden ziyade ikileme düşen coğrafyası yüreğin ve mevsimlerden matemler
derlediğim: kirli sayacı nefretin bense papatya tarlalarında sekiyorum bir bir.
Bir çiçek olmanın ayrıcalığı ile.
Bir renksem kılavuzun haşmetli gök
kubbe.
İçimde bir içimlik şiirler bazense
içerlediğim ama en çok kendime çünkü yetemediğim kadar misafir duygulara
seviyorum sevmeyi nihayetinde kendime uzattığım elim ve kendimle tokalaştığım.
Hüzünse bir martaval.
Düşkünlüğümse evrene gel gör ki dünya
nimetlerinin uzağında titremeden dizlerim bazen dizlerimi kırdığım en çok da
secdeye varma arzusu ile dünümün kırışıklarını ütülediğim bazense tüten duman
yüreğimin bacasından en çok da kapıdan kovduklarım iken bacadan içeri dalan.
Nohut oda bakla sofa.
Ah, aşkımın kıyısına vuran duygular
ve ben aşkım aşikâr.
İçimde emniyet kemeri ne zamanki
kendimle çarpışsam ve yüzleşsem ve tası tarağı toplayıp da gitmek istediğim en
çok da kendimden ve işte ansızın gerçek olan mucizeler ve sayacı yeniden çalışıyor
ruhumun meğerse benmişim en çok sevmem gereken ve aklımın kılavuzluğunda
konuştuğum bülbül ve gül bahçesine düştüğüm cennet misali.
Oymalı duygular.
Oyalı sözcükler.
Öykündüğüm öyküler dünde saklı ama
gün itibari ile de tazeliğini koruyan ve düşlerden gerçekler örüyorum aşkı ise
köşeli paranteze hapsedip ekliyorum bir bir halkaları.
Durağan mevsim.
Duraklı kafiyeler.
Durmaksızın yazmak adına baş koyduğum
yolda şapka çıkardığım yazarlar ve şairler.
Şerh düşüyorum en sevdiğime.
Sevindiriyorum da bir bir içimdeki
çocuğu ve dündeki yolculuğumla günü karıyorum sözcüklerin eşliğinde sözcükler
iken ruhumu dağlayan bir o kadar yaralarımı sağalttığım.
Sağdıcım aşk solumda saklı hatıralar.
Sağ ayağımla attığım ilk adım ve
dilimde Besmele.
Öyle bir zamana denk düşüyorum ki
oraklar eşliğinde deşiyorum bir bir maziyi.
Günü uyuttuğum gecenin pervazında.
Mevsimi uğurladığım bahar ıslıklarken
penceremi.
Ve evet, hava soğuk üstelik cüce
Şubat iken misafirimiz ben bahar tadında hicvediyorum hayatı ve bahara dönük
yüzünde kış güneşinin gamzelerine dalıyorum gecenin köründe yüzümde gülümseme
ve sırtımda hırkam gel gör ki mutluyum ben gecenin ve de soğuğun nezdinde.
Mağlup geldim hayat.
Mağdur kılındığım bazen bayat kraker
gibi içimi kıran açlık ama açlığını hep bastıran biri olarak en çok ruhumun
açlığına kanıyorum ve sayfa sayfa yazıyorum.
Aksanı yok içimdeki kuşun.
Albenisi olmasa da yaşadığım hayatın…
Alaveresi olmayan duygulardan baş
koyduğum yolda baş veriyor filizler ve dolgun başaklar gibi ağırlığımı
koyuyorum insanların önüne ve sadece Hakkın makamında başımı eğiyorum İlahi
Aşkın esintisinde kâh büyüyorum kâh küçülüyorum ve önce içime sonra dışıma
kapanıp farklılığımı ortaya koyuyorum diğer insanların gözünde.
Çat kapı gelen kimse.
Sen çal ben söyleyeyim diyenlerden olmadığımdan
mıdır ne…
Eğri oturup doğru konuşuyorum ve
doğrucu Davud kimliğimle çok da kabul görmesem de içime esen rüzgâra müteşekkir
ve vicdanımla barışık yuvarlanıp gidiyorum iste bazense içimdeki ondalık
nükteyi öyle bir sıfıra yuvarlıyorum ki ve elbet sil baştan.
Artı hanemde saklı olan ne ise.
Eksi haneme düşen ön yargılar ve
gözyaşı.
İşte tutanağım iken hakkaniyet ve
esefle beni sevmeyenlerden yana iken tasam sevildiğime emin oluyorum ansızın.
Bazen pencereye konan bir kuş.
Bazen içinde olmaktan haz duyduğum
döngü.
Bazen bir bardak çayın eşliğinde
sohbet ettiklerim.
En çok da yazarken kendime
d/okunmanın verdiği mutlulukla sekerken bir duygudan bir sözcüğe ve
kanatlandığım bilinmezin gücüne vakıf İlahi Aşkın da güzelliğine ve rahmetine
uzandıkça asla da eksik olanları önemsemiyorum zaten dünyanın malından
mülkünden çoktan vazgeçmişken hayatla duygular arasına koyduğum o devasa ayraç
ve hüznümle sakit aşkla sabit bir rota belirleyip ilerliyorum hedefime doğru.
Bir şiir.
Bir hikâye.
Bir manzume.
Bir deneme.
Belki bir roman.
Beni ihya eden maneviyatın doruğunda
ilerlemenin verdiği huzur ve mutlulukla…
Uykumdan çaldığım.
Öncemde hayatımdan çaldığım.
Yarınlara dokunmak adına tadı
damağımda kalan duygular ve hayaller ve alametifarikası ömrün.
Sektiğim bir bir.
Seçtiğim tek tek.
Gözümü sakındığım.
Bazen sobelendiğim.
Yürek iken radarım aşk iken tutkum
yalnızlıksa mevsimi olmayan bir utkunun nezdinde ve katbekat büyüyor içimdeki
dünya ve göğe merdivenle tırmanmanın verdiği huzur ve öz güven ile kendimi
sevebilmenin nasıl da bir ayrıcalık olduğunu bana sunan Mevla’ma hamt etmenin
eşliğinde elimde tuttuğum su küresine takılıyor gözlerim bense bir su perisi
gibi dalıp da çıkıyorum suyun yüzeyine ve görünmezliğimin mealinde beni gözeten
Gücün varlığı ile hayatımı gerçek manada yaşanır kılan her güzellik adına da
bunun bir masal olduğunu idrak ediyorum sonunda.
Bense bu masalın başkahramanı iken
karanlıkta kalan gölgelere de aldırış etmezken biliyorum da bildiğimin bana
verdiği gücü ve gururla taşıyorum bayrağımı elbet aşkın asası iken şiar
edindiğim ve kilit noktasında evrenin şüheda mazime de şükrediyorum
dokunulmazlığı ile aşkın dokunmaya koyamadığım bir güzellik iken bulutların
üzerinde yaşadığımı bana hissettiren ve doğurgan her duyguyu da bağrıma
basarken…
teşekkür ederim