Sakin düşlerimden şiirler derledim:

Aykırı bir iklimdim

Dinmeyen yaşımın yaslandığı sözcükler

Dikilesi bir yara idi mevsimsiz ölen kalbim

Zihnimde saklı nice dehliz

İzini sürdüğüm giz ve ömür törpüsü

Akışkan cinnet cennet bildiğim

İçimin ganimeti kundaklandı bir düş vakti

İçine düşülesi hangi tuzaktı da yaşamak

Göğsümün kimliği kabaran

Yasımla yaşımla elbet bendim hayata kafa tutan.

 

Melundu gece

Müdavimi olduğum siyah bir resim

Mermerdendi mezar başlığım

Taşa dönen kalplerden

Her sıdkım sıyrıldığında

Andığım aralıksız Mevla’m

Ve çamurlu çizmelerimde saklı zincirler

 

O devasa obruk zihnimde kayıtlı

Artçı duygular ve yanılgı

Yerdiğim elbet kendim

Vardığım elbet imkânsızlığın çetelesi

Ahkâm kesen karanlık gölgeler

Hicvi öğretilerin

Maviden tentem göğün dikilesi sökükleri

Aradığım neydi de

Vardığım yine yolda kaldığım bir menzil

Depreşen şafak

Dertlerin büyüdüğü

Dermanı nerede saklı

Devası dualardan sökün eden

Bir bilinmez ki yalnızlığın meali

Bir yıkım ki

Varlığın müptelası sair duygu ve acı

 

Köhne bir lahit

Dişlediğim bileğim ve zamanın durduğu

O kesif sessizlik ve yorgun ruhu

Hem dünün hem günün

Gürültülü bir sağanak

Deştikçe içimi

Delişmen iklimin tiz sesi

Bir martaval okuduğum

Sondan başa hayatı tarttığım

Saf tuttuğum safiyet ve nazara gelen varlığım

Yoklukla iştigal

 

Yarenim kalem

Yâd ettiğim mazim

Yârim Rabbim kadim dostum

Beni tek terk etmeyen

Neşri hüznün

Tükenen gücün son kırıntılarının

İstilası

Perde perde yükselen sesi yalnızlığın

 

Kambersiz düğün misali

Elbet kefil olduğum yazgım

Duyulmaz yankım

Örtüşen mevsim

Üstünü örttüğüm güleç yüzüm

Varsın dünde kalsın

Yarınlara bel b/ağladığım

Acım kadar susup

Acım kadar yazdığım

İçimi tek açtığım

Müptelasıyım bu İlahi Çağrının

Defalarca gidip geldiğim kendim

Uzlaşısı ömrün

Belki de uzatmaları oynadığım kadar iç sesin

Son kırıntıları

Yaşardığım kadar yaşadığım…