
Yaralayan ölene dek yaralanmiştir
‘’Evet, yaralayan ölene dek
yaralanmıştır, bunu da yüz yıl sonra öğreniyoruz.
Yazık, dünyanın ortasında elindeki
özür cümlesiyle kalakalan yoldaşımıza, yazık, kendini bile sevmeyen bize…’’
(Alıntı)
Aksayan bir kuştum belki de aksiydi
mizacım
Yeminler ettim defalarca
Kâh vuruldum kâh uğurlandım
gönülsüzce.
Seraplarda kayboldum ve çölün aşkı
bir çiçek
Olmaya ne gerek ne gerek…
Sözcüklerdi tek avuntum ve gülümseyen
bir beyzade
Kalıbını basmıştı bir kez evren
Kayrasında kaybolmuştum oysa
yalnızlığın
Tutuklu yüreğe de kefildi her hücrem
Kaybolmak ne ki?
Var olduğuma dahi kani değildim bir
ömür
Sözcükler ufalandı ve sustum.
Yüreğim dağlandı
Oysaki hırpani kanatlarımda saklıydı
umudum ve sevdiklerim.
Kopup da derinden
Kaybolmanın ta kendisiydim
Arz ettiğime yanıt veren bir hece
Ne aşktım
Ne yazdan arda kalan
Belki de üç harfli sessizliğe
koşullanmıştım
Geçit vermeyen kimse
Gergin bir yayda uyuya kalan bir nota
gibi
Fonunda mevsimin
Fevri gölgemin de peşinde
sürüklendiğim.
Yetmezmiş gibi
Binlerce kez sürgün edilmiştim iyi
halden hallice
Zimmetli olduğum hücrem
Külyutmaz sevdalar mahkemesinde
Aşkı idam eden bir reistim ve özlemin
Ta kendisi kımıltısı olmayan her
heceye de
Şartlanmıştım kitap misali
Çevirdiğim her sayfa içimde saklı
Bir hikâye ve bir şiir daha armağan
ederken.
Hüzün katsayısında büyüyen derin bir
keder
Doğurgan duygular
Duyum bildiğim her şiirde sarıp
sarmaladığım
Kalemden alırken gücümü
Kekeleyen hangi cümle ise
Bahşedendi şükür ki Rabbim
El avuç açmadığım kimseler
Dualarımda saklı bir hüzün ve umut
sarmalı
Kök hücremde saklı bir asa ve derviş.
Kalemin de hayatın da gittiği yere
kadar hem
Gerçi umudumla azmimle sarılmıştım
ben ömre
Düşkün kanatlarında aşkın
Sözcük seferberliğinde yakamozun
Küredikçe gönlü
Küssem de kimi zaman kendime…
Emeğine yüreğine sağlık Gülüm hocam tebrikler hayırlı akşamlar diliyorum hocam
Teşekkür ederim Murat Hocam
Hayırlı akşamlar diiiyorum