‘’Edebiyat metinlerinde şiir okuyan Reichmann dünkü konuşmamızdan sonra tımarhaneye girdi.’’(Kafka)

Yalnızlığın kıyısından sesleniyorum ama kime ulaştığını bilmiyorum bu çığlığımın.

Veryansın edebileceğim kim var ki? Aklımın pınarlarında açan bir çiçek gibiyim her solduğumda da soluduğum havanın yeterli olmayacağının bilincinde.

Bir teori sunmam gerekirse alt belleğimde kazı yapmam gerektiğini de biliyorum ne de olsa hayatım öğretilerden ve nasihatlerden ibaret.

Düş gücüme ihanet ediyorum son zamanlarda ve hayal edeceğim hiçbir şey yok ne de olsa hayalimdeki insanlar bile arkasına bakmadan çekip gitti ve ben artık çekiniyorum yüksek sesle sevmeye gelin görün ki; içimdeki sayaç aralıksız çalışıyor ve tarafınca öğütüldüğüm çarklardan ve yer değirmenlerinden kalan son kırıntılardır aklımın harabelerinde bulduğum yazıtlar.

İmha etmem gereken koca geçmiş.

Ve de andaki mevcudiyetim.

Yarınlara meyletmiyorum artık ve sadece an’ımı yaşama gayreti içerisindeyim.

Muhatap olduğum sadece sensin ve rencide edildiğim iklimden arda kalan son yaprağım ben:

Son yaprağı iken akıl ve akil defterimin.

Andığım değil de artık sadece ar bildiğim…

Kilitli bir çekmecede artık neyi saklı tutuyorsam…

Kaynayan kazanda içimi ısıtan mı yoksa hala bir buzdağına hapsolduğum mu?

İçimin yankısıdır sözcüklerim.

Alı al moru mor kadınlar da değil öykündüğüm çünkü ben hep beyazı ve sade olmayı seçtim bu yüzden sadece dünümdeki mutluluğuma öykünüyorum ve sanıyorum ki; kalemi her ele aldığımda bu gidişata son verip ışınlanacağım şüheda mazime.

Matemin bayrağı.

Makberin ç/ağrısı.

Yalnızlığın alazladığı sözcüklerim.

Asla süklüm püklüm değilim ama sıkılgan mizacımla da çok iç içe duramıyorum insanlarla en çok da fiziki anlamda reşit filan da kılamadım içimdeki huysuz çocuğu.

Vereceğim tepkiler susmakla ilintili.

Suskunluk bile bir tepki iken ve aralıksız beyin fırtınası yapıyorum ve uçuşa geçer geçmez kaleme sarılıyorum.

‘’Artık çok geç. Acının ve aşkın tadı bu.

… Düzenli, bomboş, çılgın, delikanlıca yaşamamın da haklı bir yönü var. Çevremdeki durgun boşluğa bakmaktansa kendi içimdeki ikili konuşmayı sürdürebilirim. Benim için iyi olmanın yolu budur ancak.’’(Alıntı)

Mahiyeti ne olursa olsun yaşamın.

Maliyeti de karşılanamazken.

Bir kitabın kaç puntolu bir yalnızlığı paylaştığı çok mu akıl karı hani?

En azından büyük harflerle bağırıyorum ben ve tutkum iken Edebiyat, kürediğim ve kardığım her duygunun altından nice mezar çıkıyor her biri bir şiire ya da hikâyeye denk gelen aslında sözcüklerin kulvarında öndeyim elbet öncüsüyüm duyguların bazen bedeller ödediğim bazense yaptırım gücüm olmadığı için dogmatik bir esinti ile doldururken her boşluğu.

Detaylara asla girmem fakat ben hayatımı detaylar üzerine inşa ettim en azından bana bahşedilen hayatı hor kullandığım için şimdi duygularımın seferberliğinde daha iyi hissediyorum kendimi en azından yazarken ve yazdığım bunca yazı üstelik çoğu bir kenarda ve gün yüzüne çıkmamış. Bakalım ömür yetecek mi binlerce yazıyı daha yazmaya ya da uykularım hep mi firar edecek ne zamanki yüreğimin kanını akıtmayayım boş sayfaya asla da rahat uyuyamıyorum ve yaşayamıyorum da.

Öykündüğüm tek tük yazardan biridir de Kafka ve yazarın da vurguladığı üzere:

‘’Kafka ile yaşamak acınacak güncelliğimizin en büyük umudu.’’