Bir rengim yok artık benim bir ismim
de yok.
Yokluğun sarkacında saklı bir sızıyım
sızan yürekten sızlanması olmayan belki de bir topum dönen direkten…
Hacizli ruhum ve saltanatı sonlandı
mutluğun çünkü ben insanın insan…
Nazım geçmiyor artık mevsimlere niyazımsa
sonsuz.
Nazenin bir ruh olsa ne ki taşıdığım
bilakis geçmiyor da susuzluğum.
Suskunum.
Pervasız değil pervazında hiç değilim
hayatın ve baktığım pencere paramparça, arz ettiğim kadar talebi yok da
benliğimin.
Metazoridir gülümsemem ve mehtapla dalga
geçen yıldızlardan da değilim asla ve asılı kaldığım boşluktan da taştım ve
yerin dibini boyladım bir avazda.
Hazin güncem hazan yüklü sarkacım
hazzı da yoktur artık ömrün ve sevincimin.
Dilemması sözcüklerin ve serkeş
imgeler ve sazan misali atladığım değil artık mevsim ben ki nesriyim
belirsizliğin ve şiirin şivesi ve kolaçan ettiğim arkamdan gelenlerdir beni
dirilten.
Sezilerim ezik.
Baskın dış ses yaptı yapacağını en
sonunda.
Basireti bağlanan sözcüklerden ağdalı
şiirler yazmak mı ömrüm boyunca…
Olmaz.
Olamaz.
Olamam da.
Olmazın oluru bir düş değil asla iç
sesin izinde bir giz değil asla yalnızlığın güftesi ve ölümün çağrısı sözcükler
kadar kibirli olamaz veryansın ettiği kadar belirsizlik nasıl da uğuldatır
kulaklarımı.
Devasa bir kesit içine düştüğüm.
Vakitli vakitsiz insanların göçtüğü.
Matemden dahi öte mabedi yerle yeksan
edilmiş insanların nezdinde solan güneş gibi tutulan nutku mutluluğun saydığım
çubuklar ve çetelesini tuttuğum hayatlar değil asla bilakis ölümün soğuk
nefesine yığılmış binlerce insan saklıdır benim ve biz insanların niyazında.
Varlık katsayım.
Yoklukla harmanım.
Yoksun kılındığım kadar yaktığım kâğıtlarım
belki de cehennem ateşidir bu soğuğu dindiren aslında İlahi Aşkın ateşidir
buzları eriten.
Hamt ettik.
Harladık.
Sarmalında yerin göğün çatladı sabır
taşı.
İzahı yok bunca acının olmalı mıdır
devamı?
Haşa Rabbim.
Rabbim sen koru bizi sen koru aklımı.
Bir nida bir anlatı bir çığlık bir
inilti ve titreyen elleri soğuğun kaşıdığım yaradan akan irin misali.
Bir ses bir nefes ve mucize.
Bir nida bir çığlık bazen karmaşa.
Hazin bir son ve umuda dair bekleyiş
kapıda.
Asla martaval değil yaşananlar asla
masal değil içte saklı varsa yoksa nice mucizenin hâsıl olacağına dair bir
bekleyiş ve canımızdan can giderken ne olur bize bağışla enkazın altındaki
canları, yüce Rabbim.
Hulasası bu acının.
Hünkârı yalnızlığın.
Nazarında kaderin deşilen yolun
kazılan çukurun…
Meali ölüm olmamalıydı umudun.
Yerin göğün tek sahibi ve bizlerin
yüce Rabbi ne olur sağ çıksın nice insan şu yıkıntının altında doğsun güneş
karanlığı delen doğsun güzellikler ne olur sen ol kalanların ölümünü erteleyen.
Yüce Rabbim bu yakarışım yürekten
kendim için bir şey istiyorsam namerdim ben ki bu ülkenin kızı ben ki acıların
yıldızı ben ki ben çaresizliğin çaprazında semaya açtığım ellerim ve sensin
sendendir tek istediğim:
Rabbime yakarışım ve yurduma duyduğum
sevgi ve büyük aşk.
İman gücümle sarmalında acının
dinecektir İnşallah sızım.
Sezilerim bana yoldaş.
Yandığım kadar kanadığım ve kardığım
yer gök ve toprak.
Rengim beyaz, Rabbim hem de hiç
olmadığım kadar beyaz ve hüzünlüdür benliğim:
Niyazım sonsuz.
Ülkem duyduğum büyük sevgi ve coşkum
asla yılmaz yıldıramaz da hiç kimse beni.
Yılkı atı.
Rahvan adımlar.
Yâd edilesi dünüm ve dünde kalan
coşkum ve işte senden istiyorum isteyebildiğim kadar.
Yaşımla yasımla ait olduğum vatan
toprakları asla da mezar olmasın başka insanlara bu ansızın bastıran zelzelede
nidalarımı duyansın niyazımı sunduğumsun nazenin varlığımla taptığım İlahım ne
olur, söndür bu ateşi.
Vakit dar.
Yüreğime yağan kar.
Narı acının nuru aşkın ve İlahi
Ateşin her kıvılcımından fışkırır acılar.
Rabbim:
Sen koru milletimi, ülkemi,
devletimi.
Sana yakarışım yürekten en derinden
ve beklemede iç sesim ve umudum ve arayışım yeter ki canımızdan başka canlar
gitmesin de bu saatten sonra vakit çok geç olmadan…