Bir sevincin hayalini kuruyorum odanın ortasına yaslanmış yaslı masamın üstünde serili kitaplardan bir dağ inşa ediyorum gün ve gece.

 

İçimde saklanmış meddücezri sunuyorum belki de sumağıdır gizemin ve işte ertelediğim bir sevinçten ötesi iken armağanı kâinatın ve derlediğim sözcüklerden konfetiler yağdırdığım yaslı masam bensiz geçen gününü bir kayı bilen bense iskemlenin ayağına dolanmış bir kedi gibi yüreğin kıvrımlarında ahkâm kesiyorum durağanlığıma.

 

 “Aklım başımda olsaydı şiir yazmazdım.”(Alıntı)

 

Evrende saklı o denge ve engebeleri aşma ihtiyacı ruhumun da isyanında açan ve solan çiçeklerden çıkardığım dersi kendime uyarladığım ve melankolik rüzgârın sesinde hoş tınılar ulaşan kulağıma oysaki kesif sessizlikte saklı benim mizacım.

 

İçime kapandığım yılların özlemi kalabalığa

Satırlardan kopamadığım

Şakıdığım kadar konuşmayı ertelediğim

Elediğim şıklardan kendime çok şık bir döpiyes tasarladığım

Aklımın ambarında saklı sözcükler

Alt belleğin isyanı

Ve işte şiirlerle söküklerimi dikme telaşı.

 

Dilemması şüheda mazinin

Diri zinde bir bedenden öte ruhumun dar koridorlarından

Kopamadığım

Belki de çocukluğumda kopardığım yaygaranın devamında

Hala çocuk kalmayı arzuladığım

Eteklerine yapışmışken annemin

Kimse artık diğerinin annesi

Evlat sıfatımı hiçbir şeye değişmediğim ömrün telaşı…

 

Rampalar.

Tapulu mekânlar.

Top yekûn duygularım

Bir imla hatası addedilen ismim belki de

Gülümsemenin tarihçesi

Ah, keşke şu ismimin hakkını verseydim ömür boyu.

 

Kornişi vicdanımın

Ben ne kadar huzurlu olsam da

Bazen uçuşan ruhum saçlarıma takılı elleri

O gaipten gelen kuklanın varlığı

Ne Karagöz ne Hacivat

Derebeylerine özendiğim

Bazen naralar atıp sokakları arşınlamak istediğim

Ben, müstakil kahramanıyım aslında yazmadığım

Şiirlerin.

 

Tepemde konuşlu kelaynak kuşları

Adımlarken yolları

Adımdan öte bir reçete belki de sunulan sıfatların rüzgârı

Ve işte estiğim içten içe

İçerlediğim dışarıdan içeri

İmha edemediğim bir figan

Yeryüzünün isyanı

Dinmezken insanların yüreklerden firarı

Öpüp de başımı koyduğum nimet.

 

Aryalar sancılı

Vardiyalar güne kızgın

İnsanlar sunumu ile kaderin

Kederine dokunan elleri kuş bakışı

Sevenlerin meali

Uçuşan ne çok nispet ne çok kinaye

Özlemin rutini

Çaresizliğin meali

Sevenlerden örnek almak gerek belki de

Yalnızlığın sarnıcında saklı sözcükler

Hüzne binaen uçuşan kelebekler.

Ömür dediğin ne ki hem?

 

Derlediğin bir masaldan uyarladığın her cümle

Kıyama duran ruhun tefekkürü

İhya edilesi yüreklerin türküsü

Manen bitik yürekler

Madden asılı tek tek göğün sancılı eklemlerinde

Şerit değiştiren duygular

Nazenin ve ılıman

Narin bazense kodaman

Şerrine lanet okuduğumuz şeytan

Meleklerse koro halinde alkış tutarken

Masumiyete.

 

Bir çocuksa içinde saklı

İçerlediğin bir duygu nasıl uçuşur nazlı nazlı

Rengi boz

Rengi beyaz

Rengi ayaz

Rengi turkuaz

Rengi ömre denk düşen her duygu

Eşleştiği ruhu

Bu rüzgârın da fermanında saklı nice dilek

Bir şerden bile hayra vesile

Sabrın sağdıcı şükre delalet

Her nefes nasıl da kıymetli.

 

Yaratan yaratılışın çağrısı

Nazenin ruhlar bazen posta koyarken hayata

Tozpembe olmasa da hayat

Tozu dumana katmak gerek

Tozutan sözcükler

Ve örülü düşler hayra alamet

Alametifarikası bunca fısıltının

Elasında gözünün sevdayı mimlediği

Şu özlemin uğruna

Koşmaksa sevgiliye

Konduğumuz o yürek nasıl ki gerektirir tahliyesini

Yalnızlığın

Bazen bozguna uğrattığın duası her varlığın

Kendine dair bir haykırış

Yaratanın nezdinde en kutsalı değil mi ki sevgi?