Mağdur kırlangıcın kanadında saklıyım
ve içimin b/ölmelerinde başat bir rüzgârım ben.
Hadislere sığındığım ve veda
hutbesini her okuduğumda zikir getirip yaşlara boğulduğum…
Vakitlerden Ramazan bu gün ve yarın
ve öbür gün ve…
Eğri oturup doğru konuştuğumun da ta
kendisidir kendime olan özlemimi giderdiğim ve öyküm ve öznem ve öykündüğüm…
Elbet zaafı öldürülmüş insanlar ve
nefsini boğan ve ben artık nefesimi boşa harcamadığım zamanların özlemi ile
yazıyor ve dua ediyorum ve yaşıyorum yazgımı.
Yüzümün akı vurmuşken kâğıda.
Bense denize olan özlemimde dahi yine
beni deniz tutarken ve dilimde Besmele çıktığım yolculuk ve de çıkacağım nicesi
elbet çıkımda saklı ruhum ve sözcüklerim ve işte şerit değiştiren arabaları
değil uçuşan bulutları umursuyorum.
Sevgili lacivert gece…
Sevgili Allah’ım bak ben geldim ve
iyi ki de hep benimlesin ve ben ne zamanki üzüntüden ve yorgunluktan vakit
bulup da huzuruna çıksam elbet öncesi de malum çünkü ben seni aralıksız anarım
gerçi insanlar aldırmaz ve bol bol da alaya alırlar ama bir de geviş getiren o
münafıklar yok mu.
Ne yasım ne yaşım ne yaşadığım ne de
yasadığım…
Güzel Rabbim, haz etmediğim tek cihaz
belki de akıllı cep telefonum çünkü cep telefonu icat edilmezden önce zihnimi
hep fihrist olarak kullandım bu yüzden kayıt düğmesi ve kayıtlı numaralar
umurumda değil tıpkı çaldırdığım kimse başına buyruk meşgule verirken ama ya,
sen yüce Rabbim?
Asla meşgule vermeyen yüce varlığın…
Asla beni geri çevirmeyen ve işte o
cep telefonundan haz etmediğim kadar var: a, evet, bir de kitaplarım ben
onların içinde saklıyım onlarsa zihnimin kütüphanesinde.
Günü devirdim ve geceye erdim ve işte
Ramazanın ilk günü ilk gecesi bense hiç olmadığım kadar mutluyum şu son on bir
sefil ayı düşünüp de vardım ya Ramazana.
Ve hep istediğim yine sunumda canım
Allah’ım:
Sen biliyorsun neyi istediğimi ve
lütfen duamı bu sene kabul et yeter ki. Bir ömür farkındalık kazandığımdan bu
yana her sene teşrif eden bu mübarek ayın yüzü suyu hürmetine hep dilemedim mi
senden yeter ki şu insanlar hidayete ersinler diye…
Ve bakıyorum da çevreme.
Bakıyorum arka sokağa.
Bakıyorum gidişata.
Acısı olan çok insan var ve ne çok
mazlum ve ne çok sahipsiz çocuk.
Anne babası olan çocuklar bile
sahipsiz yeri geldiğinde.
Kimse diğerinin kıymetini bilmiyor ve
insanlar maddi gücü olsun olmasın hep kendini ve birbirini kandırıyor
harcadıkları o yüksek meblağlar ve devasa bir tüketim çılgınlığı…
Elbet her koyun kendi bacağından
asılır ama öyle bir zaman ki; ola ki ağzımdan bir cümle çıktı nerede ise idam
sehpası kuruluyor oysaki ben ne isyankârım ne de bir şeylerin peşindeyim sadece
doğru yaşıyorum doğruları savunuyorum ve yazıyorum.
Evine ekmek götüremeyen insanlar var.
Bir de gözü doymayanlar.
Zulme tabi ne çok mazlum ve kanayan
coğrafyalar ve içinde bulunduğumuz zaman ve kim ne derse desin herkes şüpheci
ve gözü başkasının üstünde.
Sevginin solduğu bir dünya olduğu
aşikar.
Ben ne meleğim ne de mükemmel bir
mümin sadece bana tanınan zamanı doğru dürüst kullanıp bir şeyler yapma
çabasındayım ve işte kalemimle tanıştığım günden beri hayal dünyam daha da
genişledi.
Kendimce bir yere varmaya çalışıyorum
ve şükür ki d/okunduğum yürekler ve güzel insanlar var ve ben bu yolculuğun
daha ne kadar süreceğini kestiremiyorum ama bildiğim bir şey var ki; yazmak
bana inanılmaz iyi geliyor ve sana ulaşma mesafem de çok azaldı hatta ulaştım
sana ama daha da yolum olduğunu biliyorum hidayete ermek adına.
Zararsız bir insan olmamdan mıdır
nedir hep göze battım.
Sevdiğim kadar insanları kendimi
bonkörce sevemedim ve işte hatamı telafi etmek adına kalemin da hakkını
vermeliyim ve kalem eşittir ben.
Sancılı bir ömrüm oldu olmadı artık
önemi yok.
Sevilmeyi hak etsem de sevilmedim
fazla ve bu da önemsiz hele ki seninle kurduğum bu iletişimin ertesinde eskisi
kadar dert etmiyorum insanların bana olan uzaklığını bir o kadar sevgisiz
insanlardan da nasibimi aldığım için…
Yok, yok, artık kırgın bile değilim
insanlara çünkü kendimi sevmem için bu acıyı çekmeliymişim ki iyi insanların da
kıymetini anlayayım ve ben herkesi iyi bildiğim için asla tahayyül edemedim
cehennemin varlığının ne işe yaradığını.
Kalp gözümle tanıştım hem son
zamanlarda bu bağlamda hissediyorum artık kimin samimi olup olmadığını ve ben
ne kadar ılıman ve sevgi dolu olsam da olmuyor işte: insanlar sözde birbirini
çok seviyor ama hep ötekileştirilen ben oluyorum oldum da ve görünen o ki bir
ömür bu değişmeyecek.
Her bağlamda sevmek sevilmek ilacı
insanın ve bunun dozunu ben ayarlayamıyorum ve sevginin fazlası zehirliyor
insanları adeta bir sevgi zehirlenmesi yaşamakta insanlar.
Ramazanın bu ilk gecesinde yüksek
sesli düşündüm ve işte yine sana sığındım ve ne zamanki çaresiz kalsam hep de
dediğim gibi:
‘’Yardım et, Rabbim.’’
Bazen ne anlamda yardım isteyeceğimi
kestiremiyorum ama sen beni benden iyi bildiğin için hep ama hep yetişiyorsun.
Benimse peşinden yetişebildiğim fazla
insan yok sadece ihtiyaç sahiplerine bol bol sadaka veriyorum elbet en başta
yürek dolusu selamın da eşliğinde.
Tanıdığım insanlar bile bir selamımı
almaya tenezzül etmezken bazen şüpheye düşüyorum Müslüman bir ülkede bu selamın
nasıl karşılığı olmadığını bir de satılmış selamlar var ki her şey göreceli
artık kimse kimi seven an geçmiyor ki arkasından atıp tutsun…
Şükürler olsun sana güzel Rabbim sağ
selamet kavuştuk işte yine mübarek Ramazan ayına ve ben asla vazgeçmeyeceğim:
Elbet daha iyi insanların da
çoğalacağı bir dünya adına umudumu kesmezken ve Ramazan ayında insanların bunu
idrak etmesini nasıl da için için istiyorum.
Daha çok şey var idrak ettiğim ve de
edeceğim ve illa ki sana intikal edecek yine iç sesim…