Hangi rengin istilasısın sancılı mevsimin hangi katresinde saklısın?

Bir d/okunuşsa sevgi, hayatın resmini çiz o halde d/okunmadan ve ağıtlar yak yetmedi bağrında saklı tut matemini.

Düş öbekleri.

Dans eden kelebekler.

Aşkın nidaları çöken dibe ne de olsa özlemdir tortusu yüreğin.

Mevsimlerden sakın gözünü asla da meyletme bir diğerine çünkü yaşamanın ta kendisidir sahip olduğunla yetinmek…

İflah olmaz bir renkse beyaz, aşktır temize geçtiğin o pürüzsüz beyaz sayfada ve kalemin izi diğer sayfaya geçmesin diye nazikçe süzüldüğün.

Ölü bir iklimdi örtündüğüm ve devasa bir bölü, aşkın hâkimiyetinde saf tutan özleme serzeniş.

İklimlerden en mübareği hüznün katsayısında saklı aşkın yükü ve kök hücrelerinden ömrün beyitler dizdiğin o izafi çamaşır ipi.

D/ağlandıkça iklim deşilesi bir resim adeta bir noktanın aciz varlığından uzandığın sonsuzluğun rüyası ne de olsa yükselen dumanda görmez göz gözü ve tek göz odalarda geçer yaşam bir fısıltı dahi gürültüdür sözüm ona ses geçirmeyen duvarlarda çakılı çivilerin izleri.

Çivit mavisi gözleri özlemin kardıkça gizemi.

Çivi çiviyi söker misali bir ipte asılı sayısız çamaşırın kat izi.

Yaşların esaretinde yas tutan zemheri ve gövdesi delik bir ağaç gibi tünediği kuşların bazen başaklar gibi dolu gözleri yalnızlığın ya da başat iklimler baş veren filize âşık bir kuşun kanat sesi.

Edası dinmez sevdanın.

Sevgili hep mi nazlı hep mi alacalı bulacalı?

Karanlıkta asılı bir gölge bitiminde gecenin kürediği yüreğin ve gönülsüz bir aşık nasıl ki şairin kaleminde saklıdır niyazı.

Ah, sehven yenik düşen benliğim.

Ah, çelimsiz bedenim.

Ah, beylik nazireler eşlik ederken sözcüklere bir bilinmez ki izini sürdüğüm bir renk ki yüreğin kördüğümü.

Zaman nazlı.

Yâri seven şair azılı katil gibi öldürür de öldürür içindeki yetimi.

Yatıya kalandır dualar aşkın ambarında saklı nidalar ve tek duyan Tanrı.

İzbelerde dolu küfeler.

Küfelerce azı hezimeti tetikler.

Tetiğe basılı tartar ruhun hezeyanlarını ve şair eksilir birer birer hele ki kalemi ne zaman suskunluğa bürünse yâd eder dününü aşkın kasidesinde saklıdır yüreği ve yüreğin izinde şerh düşer geceye.

Boyutsuz bir minvalde.

Sökün eden her hecede.

Durağan havada ansızın bastıran sağanak gibi geceyi deşen gözleri rüzgârın ve misilleme yapan göğün kudretine vakıf olur bir anda:

Gök gürültüsü ve durgun hava anında istila edilir ve yer gök dolu içerisinde yağdığı kadar rahmet coşan havada belli eder Tanrı, kudretini.

Azat edilesi bir renk gibi.

Azığa alınmış bir düş gibi.

Uyruğu yoktur acıların şairin de.

Ve ulağı yalnızlığın, nidalar sökün eder evreninde ıslak teninde.

Aşktır bağdaş kuran ve şairdir hüsrana kapılan.

Boykot edilendir yalnızlık ve gövde gösterisi sona erer ansızın.

Çözülen düğümler.

Kordan heceler.

Yalıtılmış ömür.

Nüktedan yürek nemalandığı kadar hüzünden derinden derine bir teselli telkin eder yüreği ve delişmen rüzgar susar aniden askıdadır ekmek askıntıdır hüzün ve asası şairin elbet kalemidir sökün eden hecelerden alır hırsını ve öcünü yalnızlık ne de olsa bir göçmen kuş gibi yaralıdır şairin yüreği.

Közünde ömrün.

Sözünden de dönmez şair.

Ölü mevsim ölü şair.

Kimliği yoktur hem ölümün ve vaktini bekler de bekler.

Aktin altına atmıştır da imzasını ne de olsa şiirdir şairin yazdığı ölüm fermanı.

Ve susar ansızın.

Susayan yere sağanak boşalır da boşalır ve sular seller gibi şair akar da akar.

Ak alnında.

Alyuvarlarında.

Elası gözlerin çağlar nidalar eşliğinde.

Bir renkse en masumundan beyazdır şairin yüreği ve sayfası ve alnındaki yazı elbet tek bilen Tanrı ve bahşeden kaderini şairin ve bahtına düşene razı gelir tahtını yapmış olsa da anası babası suskular giyinir yer gök ve delişmen sevdasını sunar kalemi ile.

Yetemediği ne ise şairin ve kimse yüreğini sunduğu ve yediremediği kadar kendine yapılan haksızlığı susar sadece ve yazar da yazar:

Azgın dalgalardır boyunu aşan ve boynuna geçirdiği ilmek.

Pervasızca sevdiğini beyan eder evrense onu men eder ve sil baştan yaşar kaderini yazdığı her şiirde.

Ne şair doyar şiire.

Ne evren doyar acıya.

Hüzündür yoldaşı hazandır mekânı.

Meramı tepede

Aşksa külfetli bir alın yazısı sevdalandığı kadar şair şiire, beyitler aşar dağlar aşar da dinmez yüreğin istilası.

Nazenin bir d/okunuşla noktayı da koyar vadesi dolmadan dinmez sızısı ve sızandır derinden sıvadığı kadar şiirlerin kollarını sınandığına vakıf simasında oynaşan gölgelerden kaçar ama kendinden kaçamaz asla ve aymazlığında yalnızlığın bir kör döğüşü gibi yazar şair karanlıkta yürekse ışıldağı ve karanlığı delen gözleri şairin akıtırken kâh yaşlarını kâh dizelerini, şair boykot ettiği kadar cihanı ruhu ile de tavaf eder s/onsuzluğun ç/ağrısında azığa aldığı hayallerine serilir boylu boyunca…