Tekbir getiren düşlerim var içine düşülesi bir uçurumdan da kaçışım var ve meylettiğim yarınların müdavimi ve muadiliyim de sessizliğin gel gör ki içimde kopan kıyametin de öncüsü karanlığın derdest ettiği içimin aydınlığı nasıl da ansızın sökün eder gecenin ferinde saklı ruhum ve sözcüklerim.

Korsandır kimi sözcük: kimi insansa korsan taksi gibi üstüme süren haşmetli ruhlarından taşan isyanlarla bense yâd ederken güzellikleri işte içimin kıyıldığı her zaman aralığında belki de merdiven altı duygulardan seken bir kurşun gibi nükseder ağırlığı özlemin en çok da kendime duyduğum bitimsiz hasretin ve bitimsiz yalnızlığın düş palası seyrinde içine düşülesi öyle bir aşktır ki mevsimin kısık sesinde saklı o gaipten gelen zemheri…

Uyumsuzdur kimi duygum aklıma esen rüzgârın peşinde.

Uygun adımlarla sevdiğim kadar hayatı makberin de ç/ağrısıdır içimdeki çetrefilli duygulardan firar eden bir hece gibi ya da bir kelime cümlesine kefil olduğum duygunun ve özlemin bitimsiz nefesi.

İhya ettim edeli yüreği ihbar etmekteyim aralıksız Tanrıya ve itibar etmediğim kadar boş boğaz insanların yalanlarına tükenmez kalemim dahi tükendi içime serili o duygu fırtınasında nasıl da koptu kopacak kıyamet yaşanan bunca acının da öncüsü sökün ettikçe yaralarımdan damlayan imgelerin şaşkın bakışları altında.

Hüzün coğrafyam saklı en derinde ve muteber bildiğimdir samimi dili sevginin ve inancın.

Kayıtsız şartsız teslim olduğum mukadderat ve yüce Mevla’ma nasıl da donatmış evreni güzelliklerle ve işte peşindeyim güzel insanların ve mükemmelin.

Mükemmeliyetçi ruhumla hep tepindim içimde.

Hep de tav oldum aşka ve gök kubbeye.

Babadan tembihliyim kimse tutamaz elimi.

Annemden tembihliyim kolay kolay itibar etmem gölgelere ve asla da gülmem yüksek sesle sokakta ve işte sokağın başında sektim bir gün ve savdım hüznü ve düştüm peşine umudun ve bilemedim de gözlerim açık hayal gördüğümü.

Mevsimin feriyim ben.

Sevginin de neferi.

Lades dediğim aşk meleği ve ilham perim işte itiraz ettiğim mazim nasıl ki hem külfet hem onur belgeleri bana sunulan iyi de ne oldu da herkes kaçışmakta dört bir yana bense telaffuz ederken sevgiyi ve dostluğu tökezlediğim kadar tükendiğimin de lehçesidir günlerdir içimde büyüyen o ateş ve kalemimin ucunu kırıp da kendime küstüğüm bilemedim de hayatın beni beklettiğini oysaki hep sandım da benim hayatımı ertelediğimi.

Mevsim kabuk değiştiriyor ve yaza yaza, yaza yürüyorum ve nasıl da üşüyorum Mayısın tam da ortasında.

Nişan aldığımsa huzur ve sıcaklık.

Nişanesi mi ömrün? Biraz kalabalık ve romantik.

Tükenişim ve tüketilmişliğim ne ki ben aralıksız duygu ve cümleler türetirken içimdeki dağın da yamaçlarında salınan bir dağ keçisi gibi aralıksız kendime ve mutluluğa tosluyorum ve bir o kadar da inatçıyım.

İnsan olmanın semeresi.

Sevginin ve beynin de varlığımın tek sermayesi olduğunu bildiğim ve öğrendiğim ilk günden beri peşindeyim kendimin ve istikrarla sevip güveniyorum insanlara ve itibar görmenin de mucizesidir sessizce yaşayıp da yazdıklarım.

Bazense bir imla hatası olduğumu düşünüyorum ne zamanki ikileme düşsem oysaki içimde o kadar iklim fink atmakta ki…

Tam da güneş doğarken bastıran yağmur ve karanlık misal…

Ya de meylettiğim sıcak havada iliklerime kadar üşüdüğüm.

Poyrazın üşüttüğü ruhum bense ılık bir meltem kadar pişekar ve heyecanlıyım.

Meylettiğim ne çok şey ve mealim iken yarına d/okunma arzusu ve işte d/okuduklarım hece hece ve zamanın örtüsünü üstüme örtüp de duygular ve hayat içerisinde yolculuk yaptığım.

Bir renk ya da bir rakım ya da bir rakam veya bir harf olmanın verdiği huzurla sekiyorum bir bir havanın boşluğunda ve hoşluk biliyorum ben yaşamayı ve yazmayı ve kükreyen iç sesime hem muhalif hem yandaşım ve aralıksız düşlediğim kadar da gerçeklerin peşinde ve farkındayım ve de peşim sıra gelenlerin de verdiği güç ve destek ile sadece umut ediyorum yarınlar adına bir o kadar mazimden aldığım güçle andaki mevcudiyetime istikrar kazandırdığım.

Bir ölçüt ise hayat.

Bir ölçek ise sevgi.

Pervazında ömrün piyadesiyim de sevginin ve tırmandığım dağın yamaçlarında unutulmuş bir gülücük kadar da hasretim gülümsemeye en azından severken doya doya yaşıyorum bu duyguyu bir de yazarken ve telaşla ördüğüm sözcüklerden taşan sevgiye de kıyamıyorum ve işte içimdeki plak aralıksız çalıyor şahitliğinde evrenin bazen bir kuş gibi ürkek bazense bir kuş gibi kaçışırken emsalsiz bir coşkuyu da katık etmişken yaşama…