Renkler meczup ve devinen iklimler…

Rest çekilesi hayatın mimarisi ve ölüm ve sözcükler bazen yüreği kilitlenen acılar ülkesi şehla gözlerinde yalnızlığın okunan martavallar sökün eden dünden heceler ve kekremsi düşler.

Boyut değiştiren şair ve mevsim ve içre yolculuğu sefasını süremediği kadar hayatın cefa yüklü varlığı.

Günden dökülen kareler ve heceler.

Gün yüzlü seyyah ve aşkın imla hatası aşikâr ne de olsa aş ermekte hayaller yeni güne merhaba yeni umutlara ve ufka bırakılan bir hece aşikâr aşk bahtsız; aşikâr aşk rotasız bazen bağnaz bazen devrik bazen k/ayıp addedilen…

Ah, metruk kimliğim.

Ah, semazen varlığım devindiğim iklim neylerse Mevla’m güzel eyler.

Semiren rüzgâr hızlıca esen yerle yeksan eden göğün tanrısı kuşlar kuşluk vakti kuşüzümü yiyen kuş misali çırpınan yürek kuş kadar canı göç mevsimi çok erken geldi.

Hizaya gelen duygular hacizli.

Haiz olduğumuz hayatsa nemli ve derbeder.

Meali yok asla şairin ve miracı dünde saklı kaderinin.

Mizacı ise yitik.

Sözcükleri bitik.

Adeta b/atık bir gemi, şairin yüreğinde çırpınan dalgalar misali hezeyan ve heyecan yüklü o minvalde sekmekte kör kurşun gibi heceler…

İfrata kaçan bir sevgi şairinki:

Meylettiği dünü mahzun gülüşü kum döken ruhunda saklı o kırık kum saati kırılgan mizacından dökülen zerreler misali yazılası aşkın başkahramanı aslında hayalin ta kendisi…

Tükenen zaman.

Türettiği hüzün.

Tanısı konmamış bir hastalık gibi içindeki kördüğüm…

Müptelası olsa ne ki sözcüklerin ve bir avazda doğmakta şiirleri ve hikâyeleri.

Depreşen ve daralan yürek derdest edilmiş yeminler aşka da mevsime de şahit gerek.

Rubailer uçuşan ruhunda.

Köstekli saati yadigâr babasında ve koruk acılar köhne bir ambarda saklanan yüreği gagalarken sevgiyi körelen bir yeti gibi adeta sevdikçe sevesi gelen şairin kendinden kaçtığı kadar ardına kadar açılası bir kapı Hakkın çağırdığı o devasa kapı elbet aşkın hicreti ve duyguların hiddeti ve meczup bir tanrı gibi yalnızlık ekip şiirler biçtiği.

İniltiler ve fısıltılar dönüşürken çığlığa.

Hırpani ruhunda devinen duygular erdiği murada yakın istikamette yeni günün yarılanmış ömrü.

Bahaneler saklı şairin çeyiz sandığında ve o yırtık duvağa saklanmış mazisi.

Ölüm.

Özverisi ömrün.

Özü de sözü de bir şairin ve meylettiği yeniden doğumunu müjdeleyen şiirin kerevite çıktığı şairin rehavete kapılıp da yazmadığında boynunun bükük kaldığı.

Süzülen bir yaş.

Hüznün bekası şair yazarken telaşla kapkaça uğrayan bir imgenin saldırısından başkaldırıp da hayatı algılarken bunca acının nezdinde köpüren bir deniz gibi sevdası…

Taşkın.

Aşkın şehadet getirdiği.

Ve bıçkın rüzgâr yüreği serinleten akabinde üşüyen şiirlerle diktiği sökükleri yüreğinin ve şairin v/edası aslında şiirlerde saklı.

Nazenin ömür tükenen.

Nezdinde sözcüklerin gümleyen yürek ve arşı alaya çıkan duygular nemalandığı kadar hayattan ağırdan aldığı kadar yaşamayı mutluluk tehir edilesi bir dosya gibi şairin yüreğinin tozlu raflarında saklı ve…

Af dilerken Rabbinden.

Aş erdiği yarınlara meyleden.

Azabın iz düşümü mevsimin bekası ve şairin küllenmiş sevdası.

Gecenin neşrinde doğan mehtap ve afaki yalnızlığın sisli göğünde şakıyan kuşlar adeta bir çağrı gibi ölümün dikizlediği ömrün cafcaflı sözcüklerine bandıkça kalemi derin bir nefes alan huzura kavuşan ansızın.

Bekası ne ola ki?

Atlatılası badireler ve yanan yürek ve yaslı kalem şiarı ömrün sancılandığı kadar güneşin şiir de umut da doğacak günde saklı.

Sözcüklerin darası.

Aşkın nazlı esintisi.

Yalnızlığın hicranı.

Hüzün bekçisi adeta şair ve dikilesi bir yara gibi gitgide büyüyen o sarmalında duyguların yamalı bir elbise gibi devinen sözcüklerin kibirli sesinden arda kalan.

Kinayeler uçuşan.

Kindar ve zalim insan.

Ne olur ki şair yaşasa zindanında ve ne olur bir zincir daha eklense acısına.

Haznesinde yangın usulca tüten duman ve seyrinde hayatın şerh düştüğü her gün her duygu adeta uyruğu şairin hicazında saklı nazı niyazı dinmezken ünlenen her şiir aslında özverisi şairin ve kimliğine eklediği binlerce kelime ruhunun da aldığı garda eşlik eden.

Gayesi huzur.

Gıyabında verilen her komut.

Bir emir eri adeta kalem yazmakla büyüyen gitgide büyüyen aşk ve o devasa umut dolu bulut…

Unutulmak ve unutmak…

Yaza yaza, azat ettiği ruhunun damgalı ve mühürlü isyanından arda kalan bir nokta gibi sadece bir zerre oysa şairin gerçek kimliği ve tek haiz olduğu bir o kadar s/onsuzluğa kanat açtığı…