‘’En azından,
okurlarım olabileceğine inanmak istiyordum. Oysa şu anda biliyorum ki, benim
dışımda bu yazdıklarımı okuyacak, okuyabilecek tek kişi var. Bu kişi defterimi
yok etmeyebilir de. Karar vermek bana düşüyor. Şu birkaç defterimi yırtıp yakmak,
külünü yemek mi, bitirip her şeyi ona da okuttuktan sonra yok etmek mi, yoksa
ona bırakmak mı gerekir?’’(B. Karasu)
Dişlediğim kalemin
damlayan kanından sözcükler.
Bazen vakur bazen
patavatsız belki de bir papatya tarlasında addedilen varlığım ve en sevdiğim
çiçek iken papatyalar gül kimliğimden uzaklaşıp da papatya falı filan da
bakmadım hani bir ömür en çok papatya çayını sevdim bir de başıma çelenk
yaptığım papatyalar.
Misilleme yapan
duygularım var yine bu gece ve kocaman bir hafriyat kamyonu gibi savruluyorum
yolda sağdan sola bazense geri geri sürüyorum kamyonu.
Üzerimden kamyon
geçmişçesine yaşadığım şu son bir sene hani nerede ise tek günüm huzurla
geçmedi ve işte elimde olmadan kalemi kemirip duruyorum adeta tavşanın havuca
düşkünlüğü gibi.
Bazen rüzgâr
tersten esiyor ve her zaman insanlar tersliyor beni öylesine aldım ki boyumun
ölçüsünü ve arşı alaya çıkan sessiz çığlıklarım.
Dökülen kabuğu
hayatın.
Kovuğunda yaşayan
bir kalem-kakan.
Ruhumu gagalayan
sözcükler.
Peşine düştüğüm
insanlar ah, bir de nazire yapmazlar mı bana ve ben nezaketen duymazdan gelirim
yoksa katil olacağım her şeyi üstüme alıp da karşılık vermeye de kalktım mı…
Pelüşten yüreğim.
Saçlarımsa
darmadağınık.
Burnum akıyor.
Salya sümük
ağlıyorum… desem de inanma ne de olsa gözyaşım tükendi acı çeke çeke.
Çetelesi
sözcüklerin.
Bir de şafak
saydığım.
Sakağıma dayadığım
namlu mu?
Namusum üstüne
yemin ederim ki asla dolu değil o silah üstelik bildiğin kurşun kalem sadece
kaş göz yapıyorum beyaz kağıda mademki cin Ali’den başkasını çizemiyorum ben de
şiirlerle anlatıyorum derdimi.
Katıksız hüzün.
Eşrafım pek
kibirli.
Kimi isyankâr.
Genelde sevgi
dolular ama bir de arkamı döndüm mü…
Kalemin yüreğine
indi dün gece öyle bir sarsıldı ki dünyam.
Neden mi?
Asla söylemem hem
merak ediyorsan yazdıklarımı oku gerçi umurunda olmadığını biliyorum ama…
Saniyeler sonra
yazdıklarımı yakacağım zaten ve üstüne de benzin dökeceğim duygularımın ne de
olsa sevgiden anlamıyor kimse mademki yazdıklarım okunmaya değmez…
Bir hata ise
yaptığım…
Hattatlara
özendiğim ya da çeviri yapmayı özlediğim belki de okul koridorlarında
dolaştığım koştuğum günler…
Kim miyim ben?
Hala anlamadınsa
yapacak bir şey yok ne de olsa anlatmaya yeltenmeyeceğim bundan sonra sadece
kurşun yağdıracağım boş sayfaya ve yüreğimi yerinden söküp atacağım avcının
önüne.
Aslında ne avım ne
de avcı ama…
Kalem-kakan
mizacımla sektiğim bir sözcükten diğerine:
Anlayacağın, devasa
bir sinerji benimki gerçi insanlar bu coşkumu bu tutkumu anlamakta zorlanıyor
ama…
Hem yazarla da aynı
fikirdeyim madem:
‘’Ama bu başlangıcı
seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor
muyum?’’
Yoksa nasıl idame
ettirirdim bu sefil hayatımı umut olmasa?
teşekkür ederim