‘’ Ve terziler, hiçbir ölümü güzel dikemez. Avuçlarındaki
hayat çizgisine sessizce düşen kor, sana canhıraş göçleri de, Çingeneleri de,
zeytin ağaçlarını da öğretti.’’(Alıntı)
Terk edilmiş düşlerin terki diyar eylemiş şairlerin
yabancısıyım.
Yalancı birlikteliklerin de bilfiil yalancısı.
Aklımın iplerine tutunan bir kukla gibiyim: akıl
edemediklerimle iştigal ve aldığım yaşın terbiyecisi bir köle gibi izdiham
yüklü belleğimin firarına takılı aklım.
Üstelesem de olmuyor.
Olmayanın ne olduğunu bilsem de bilmesem ve akacak kan
yerinde durmuyor.
Sözcükler kâh yaralı kâh yamalı tıpkı yürek iklimimde uçuşan
yapraklar gibi…
Meğerse hayat bir gösteri sanatı imiş ve işte çıktığımız
sahnede ne de usta oyuncularız…
Gizil bir tetikleyicisi var sözcüklerin daha doğrusu yaşam
köprüsünde yolda kalan külüstür motorlu yarışçıların izleği adeta ruhlarındaki
dalgalanmalar ve açan çiçekler ve bol keseden gamlı notalar korosu.
İçtimada geçen bir hayatın neferiyim madem o halde söze
başlayım.
Deminden beri ağzımdan çıkan tüm sözcükler kurşunlandı daha
doğrusu beti benzi atmış kalemim yağmalandı sanırım dokusu yırtık dokunuşu
hissiz bir öpücük gibi alnıma konan o saf buseyi bir ömür taşıma garantisi
verdim ben Tanrıya.
Hali hazırda masum ve mazlum olmakla övünüyorum:
Ah, benim akılsız başım…
Burnundan kıl aldırmayan yaslı coğrafyalarda gözü yaşlı ve
kimsesiz yolcusuyum mademki şiirlerin kancık misali imgelerime üşüşüyor yorgun
sözcükler yorgun fısıltılar.
Azadesi olduğum ömrün...
Azık bildiğim
sözcüklerin…
Döktüğüm kurşunun ve
de…
Elbet vadesi dolmuş
hayallerden arda kalan ne ise rızık bilip şiir diye seriyorum önümdeki boşluğa
bir de içimde saklı o sonsuz boşluk var ki kim ise kulp takan kuduran
isyanlarından kaçıyorum sancılı bekleyişin sanrılı hislerin teyakkuzunda
kundaklanırken iç sesim, kalemin direktifi ile demliyorum ruhumdaki gedikleri.
Hurafeler var.
Kasideler var.
Var-oğlu var.
İdamesi hayatın
keskin bıçaklar var bazen körelmiş uçlarından akan kana sirayet eden öfke
patlamaları var…
Adı üstünde kadın
cinayetleri.
Adı üstünde cinsel
istismar.
Adı üstünde
psikolojik baskı.
Adı üstünde taciz…
Çalışma hayatında
az çekmediğim kadar da var mobbing denen faslın bir kandırmaca olduğunu
düşünmüşken bilfiil yaşadığım sıkıntılar ve sonunda istifayı basıp soluğu bir
köşe başında bir çay bahçesinde aldığım ya da katıla katıla ağlarken kimseler
görmesin diye kaçıştığım kendimi sobelediğim daha dün gibi.
Sözcükler cafcaflı.
İmgeler şatafatlı.
Durağan gönlümde
uçuşan yıldızlar.
Darphanede saklı
balyalarca kehanet.
Belki de olmaması gereken
ne varsa kendimi bildim bileli yaşadığım.
Ölümsüzlüğe
meylettiğim zamanlardan geliyorum ölümüne sevdiğim.
Ölgün günü
diriltmek adına kalp masajı yaptığım güneş misal.
Ya da uçurumun
kıyısında ölmekle yaşamak arasında bir seçim yapmam istendiğinde…
Bazense kendimi bir
çocuk gibi hissedip annemin eteklerine yapıştığım daha dün gibi.
İçerlediğim hayatı
bazen bir metafor…
Yerleşke bildiğim
hüznü bazen mecburiyet gibi hissettiğim ve yağmalanmış hayallerimden arda
kalanlarla yazdığım şiirler ve nice nesir bazen hikâye babında soluklandığım
kadar kalemin nefesine duyduğum ihtiyaç kadar acılarla beslendiğim…
Göğsüm kabarırken.
Sözcükler un ufak
edildiğinde.
Hayatın kıyısından
köşesinden nasiplendiğimden de fazla…
Ölü imgelere suni
teneffüs yaptığım kadar da var hani.
Ve içimdeki
heyecanı bastırmak adına kalemin dürtüklediği erken saatlerde ya da kendime geç
kaldığım zamanlarda boylu boyunca serildiğim o beyaz boşluk.
Tutuşan kaleme
benzin dökmekle de eşdeğer hani görücüye çıkardığım şiirlerin, hikâyelerin ertesi
yarın odaklı hayallerimin de bekçisi iken kalemin olağan seyrinde olağan dışı
bir hayatı sahiplenmenin de verdiği kâh güç kâh sıkıntı ile hayata tutunmanın
da diğer adı iken edebiyatın gücüne vakıf ve güçsüzlüğüme istinaden kurumuş
dere yatağında gönlümün sulu sepkene maruz ve işte kâinatın mucizelerine
tanıklığımla güdülendiğim duygularımı da bilfiil okuyucuya ihbar ettiğim elbet
ihtimamla sevmek ve sahip çıkmak adına hayatıma eşlik eden bir nakarat ya da
bir cıngıl eşliğinde sürmanşet yaşadığımın da ispatı ve rüzgârı iken esen yelde
kendimi bulduğum ve yeniden kaybettiğim…