Alacalı bulacalı olacağını asla tahmin etmemiştim ihtimallerin yoksa ihmal ettiğim bir gerçek miydi ölüm?

Sonsuzluğa şerh düştüğüm şu son sene yazdığım kadar yorduğum ufkun yorulan tutulan nutkumun serildiği hayaller dehlizinde yoksa densiz bir deniz miydi içinde boğulduğum?

Sorularım var öbek öbek ama cevabı olmayan…

Ve boşluğa serili cevaplarım var sorulara muhatap olmayan.

Kırık bir iletki elimde son kalan ve kilitli bir yürek:

Tebessüm ehli benliğimden arda kalan o tek ihtimal…

Ölümle sürtüşen bir yazgın alnımın akında kazılı ve ar bildiğim iken yaşama kültürü beyzade bir iklim salınırken yüreğin neminde…

Boyut atladığım ihtimaller var adını anmaktan imtina etmediğim ve varlığımı tamamlayan tek insan, annemin yaralı benliği ve bedeni bir kültür şoku mu yoksa ya da bir soru ekinden mi muaf tutulacağım ve beklediğim kadar Araf’ın çatısında akan çatıdan bin beter içime ağladığım beti benzi azan tepelere ve dağlara karın yağdığı…

Güven denen iklim gürleyen sesinde yalnızlığın.

Gücüme giden insan nefsi bariz aldatıldığım ve gümleyen başım her tosladığımda düz duvara öncemde yüreğimdeki t/aşkın ile düz duvara dahi tek hamlede tırmandığım…

Tekil düşlerim var artık içine düşülesi bir kaos.

Çoğula denk düşen hüzün balyaları kim bilir kaçıncı dalyası yanıldığım kadar da efkâra daldığım.

Güleç yüzü soldu güneşin ve alnına tek bir buse dahi konduramadan gitme ihtimali annemin ve işte sağım solum anne kokuyor; önüm arkam ondan kalanlarla avunuyor ve evet, annem henüz gitmedi ve terk etmedi bedenini ama ben benden çoktan gittim çünkü yetebildiğim tek insan sadece benim annem yatırım yaptığım sevgime anne yüreğinden dökülenler ile varsın olsun bir ömür tecrit edildiğim yetmedi mi…

Mağdur bir gökyüzü.

Mahzun bakışlı kediler ve kuşlar.

Aldatılmışlığımın yankısı ve isyanı… bak, işte esen rüzgar yine yanıltmadı beni.

Ters takla dahi atabildiğim ömrün törpüsü umuduma ve hayallerime sahip çıktığım kadar yorulduğum her yere köprüler kuran sadece annem.

İçimde kalan ukdeleri dahi dışlayabilmişken.

Söküklerimi dahi kabullenip duygularımdan kendime sayısız mintan ve kaftan dikebilmişken…

Hangi alfabe yeter ki beni bana anlatmaya?

Hangi sayı yeter ki s/onsuzluğa denk düşen ruhumun efkârında varsın binlerce milyonlarca aldatı başıma gelsin varsın mihrabım da istila edilip yüreğim yeniden defalarca tefeye konsun.

Müptelası olduğum sadece bir gülücüğü annemin…

Müptelası olduğum yorgun bedeninde yankılanan matemim.

Müptelası olduğum güne onunla uyanmak ve sadece bir gülümsemenin bana yetebildiği…

Gidecek misin sahiden?

Diyenler var.

Yoksa kalır mısın benimle?

Ümit edenler var en başta doktorlar.

Hazan yaz fark etmez artık benim için çünkü tüm iklimlerin toplamı: annem.

Yaşaran yeşeren gözlerimdeki nemi ruhumdaki yangını dindirsin yeter ki Rabbim.

Bir melankoli iken bana son zamanlarda musallat olan ve bunu dahi kabullenip sevebilmişken dahi kederimi bir yitimi nasıl kaldırır bünyem hele ki adı iken bu bitimin, sahip olduğum tek varlık tek ziynetim yine annem iken.

B/ölücü bir nüans.

Hörgücü olmayan bir deve.

Katık ettiğim hüznün geri dönümü ve de…

Ah, be anne, ben sana söz vermedim mi söyle?

Asla bırakmayacağım yazmayı dedim mi demedim mi?

Ve sen de bana söz vermişken iyileşeceğine ve yeniden yürüyeceğine dair…

Şimdi kim tutmadı sözünü, söyle annem?

Hastane yollarını koridorlarına daha da arşınlarım yeter ki sen iyi ol hadi, iyi olmasan bile benimle kal, annem.

Göğün serenadı.

Ruhun saltanatı…

Süremediğim sefası hayatın bu kadar mı battı sahi kaderime?

Sensizliği solumak ölümden beter ve gitme ihtimalin yüzüme tokat gibi çarpıyor insanlar oysaki Allah’tan ümit kesilmez diye bellemedik mi biz hayatı?

Söz oyunları yapmıyorum ve ruhumu saldım işte şu boş beyaz bakir sayfaya ve bak, kaldığımız yerden devam edeceğiz diye boş yere mi bekliyorum ve dua ediyorum?

Kaderin dediği olur olmaz mı?

Ya, kader, senin yaşamına izin verirse?

Hali hazırda sen tamamen yitmeden dahi tüm kapılar kapandı yüzüme hani nerede ise zil takıp oynayacak insan bildiklerim ve sevdiklerim…

İçimden sevmek de gelmiyor artık ne de yazmak ne de konuşmak ne de ne de…

Kendimle barışacağım günlerin hayalini kurarken oldu mu şimdi bana bu yaptığın ve sensin sen sadece beni tek seven karşılıksız sevip veren tek insan…

Göç mevsimi uzak dursun hanemden.

Alıcı kuşlar tası tarağı toplayıp başka diyarlara kanat açsın.

Nasıl ki ben senin Gül’ ünüm: bak bülbülle konuşup başka başka güllere yönlendirmedi mi beni Rabbim?

Sözcüklerim inanılmaz kanamalı.

Ruhum yine delik deşik.

Yalnızlığım tek gerçek ve işte yeniden hayat bana gösterdi insanların gerçek yüzünü oysaki ben men etmiştim kötü insanların olma ihtimalini dahi göz ardı edip hep iyi bilmedim mi iyi bellemedim mi herkesi?

Sözcüklerim içimdeki yanardağın lavları.

Ve kalbim de dilim de lal, be anne.

Nazenin olsa bile yüreğim ne ki sen yanımda değilsen?

Hem kim toplar ki benim arkamı eğer ki sen gidersen öyle ki öyle ki…

Yatağa teslim olmuş olsan bile bir sözün bir bakışın ettiğin her dua ve şükür bana yetmedi mi son zamanlarda daha da kötüye gitsen bile ben hiç şikâyet ettin mi?

Hangi rengin müptelası isem.

Hangi bozguna uğramış ve de uğrayacaksam yeniden.

Ne öfkeliyim ne kızgın hatta kırgın bile değilim yine de değil ben asıl sensin hak etmeyen insanların son zamanlarda sarf ettikleri lafı ben nasıl sindiririm ve nasıl boğazımdan geçer lokmalar o liman ki yanaştığın o duvar ki ikimizin de tosladığı ve o…

Ne geçecekse elime bunca duyguyu içime sığdıramayıp sayfalara dökerken aslında çok şey geçiyor elime ve bilsem de yalnızlığımı ve dipsiz acıyı bizatihi yaşarken en azından bir süreliğine de olsa huzur buluyorum kalemimle buluştuğum şu kısacık anda nelere nelere vesile oluyor kalemimin özgür özgün seslenişi ve sen okumasan da biliyorsun ki yazıyorum ve asla da yazmayı bırakmayacağım diye sana söz vermişken…

Peki, söyle sen sözünü tutacak mısın en azından bir süreliğine daha dayan, annem ve yeter ki atlatalım bu son zamanları ve sen yeniden dön evine hanemize yeniden gel ve kaldığımız yerden devam edelim ki her halin başımın gözümün üstüne varsın insanlar taşlasın bizi yeter ki yüce Mevla taçlandırsın ikimizi birden…

Sözümü ben tutuyorum ve şimdi sıra sende elbet Allah’ın izniyle…