Düşlerim tekil bu gece aslında ben de
tekir bir kediyim dilimde tekerleme terlediğim maden ocağından sağ çıkmanın
temennisi ile üstüm başım toz içinde.
Tozlu günlüğüm.
Tozunu attığım günler ilk gençlik
yıllarımda haiz olduğum neşem ve coşkum…
Ve de mütereddit kimliğimle edindiğim
bir mevkii iken insanlık makamı…
Ah, bir de makamı olmayan şarkıları
meram bildiğim ve merak duygumu yenemediğim en çok da içimdeki g/izin peşine
düştüğüm.
İklimler, bayım…
Bir de ikilem yüklü varlığım.
Şirazesi kaymış dünyanın ve
insanlığın lakin şimdi bir çivi çakma sırası bende, bayım varsın çivisi çıkmış
olsun dünyanın…
Ah, benim hüzünlü yüreğim ve bitimsiz
dualarım bazen takıldığım bazen yüreğimin teklediği ve takla atan bir kuş gibi
ansızın kanatlarımın kırıldığı ve pul pul dökülen tenim.
İndindeyim umudun.
İnhisarında nice duygunun ve manen
nasıl da zenginim.
Oysaki delik ceplerim.
Oysaki delik deşik yüreğim.
Ve aşkın çeperinde büyüyen bir gül
fidesiyim ben bazen içine saklandığım toprağın yetmediği bazen gözlerimin yaşardığı
en çok da toprağımın kuruduğu belki de beni çeken toprak belki de elimden çeken
bilinmezin ç/ağrısı ve kim bilir ben, ne çok iklime ne çok duyguya gebeyim.
Rüştünü ispatladı yine mevsim ve
çürük düşlerimin de dolgusu düştü ve sözcüklerden implant yaptırdığım o suni
yokuşlar ve tüneller nezdinde sevginin yeşeren umutlar ve aşkı şakıyan yüreğim
ve aşka âşık olan benliğim en çok da şiarım iken bilinmeze duyduğum merak ve
özlem.
Öznemle geldim bu gün yanı başınıza,
bayım.
Ve de öz verimle.
Öz güvenim ise ansızın ivme yaptı ve
hiç olmadığım kadar mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi ve ulaşılmaz olan
yine kendime ulaştım bir kez daha ve de coşkuyla tuttum kendi elimi tutuşan
yapraklarım ve eteklerim ne ki ben karambole gitmiş zamanların tutanağa geçirdiği
soruları bu sefer bir bir cevapladım ve onayının aldım Rabbimin.
Ölümse sık sık telaffuz ettiğim ve
bitimsiz kaygı ve korkularım ve işte kırkladım acılarımı ve işte kıt kanaat
sevenlere inat hep de coşkuyla ve en çoklukla severken ben uzun süreden beri ilk
kez kendimi sevdim ve kabullendim.
Neşri mi günün?
Yoksa esiri olduğum binlerce duygu
mu?
Aslında nesriyim ben hayatın ve
inancın ve aşkın eseri
Uğultulu tepelerde geçerken ömrüm ve
hazan mahsulü hüznümle sadece Rabbimin bana sahip çıktığı ve tüm gerçekler
üstelik gerekçeleri ile birlikte artık mütereddit kimliğimi çektim çıkardım
üstümden ve işte tüy gibi hafifim ve uçuşuyorum rüzgâr misali hatta evimizin
yeni misafiri iken o yabani martı bak, bak nasıl da göz teması kuruyor bizimle
üstelik bir Allah’ın kulunun uzun süredir böylesine sevgi ve merhamet ve de
minnet ile baktığına da şahit olmadığım…
Uzunlarını yaktım yüreğimin.
Uzağa gitmiyorum aslında her şey
yakınımda ve içimde hatta dışıma taşan sonsuzluk ruhu ve sevebilme yetim ve
artık kendime yetki tanıdım kendimi sevmek adına ve işte ilk kez kendimde
yatıya kalıyorum bu gece.
Martıya gelince günlerdir bizim evin
penceresini gözüne kestirdiği yalan değil hani lakin böylesi yabani bir kuşun
gelip de bizle göz teması kurup bir de bağıra bağıra susadığını söylemesi çok
inanılmaz gelse de insana ilk etapta-ki buna ben bile inanamazken- ve işte
pencereden ayrılmıyor haşmetli kanatları ve o güzel gözleri ile nasıl da
sahiplendi bizi ama biz onu sahiplenmedik çünkü güzelim martının sahibi elbet
ve sadece tabiat ana.
Demek ki zamanıymış pek çok şeyin ve
işte tüm zincirlerimden kurtuldum bu gün ve martının da hanemizi şenlendirmesi
ile adeta ben de o özgür martıya öykündüm ve işte kendi kanatlarımla uçuyorum
ve her ne kadar çelimsiz olsa da kanatlarım seviyorum işte uçmayı ve seve seve
özgürlüğümü ilan ettim de kâinatın izniyle.
Telakki addedilen neyse.
Tevazu yüklü yüreğim ve de.
Aşkın çeperinde ikaz etmeden
seviyorum artık kendimi ve usulen filan da değil mademki benim de tek bir
sahibim var ve işte ihlal edilen sınırlarımı zorladıkça zorladım ve sayısız
kere infilak etmenin ertesinde kendimle ve ruhumla ve vücudumla tokalaştım.
Nazenin bir esinti an itibari ile
yüreğimi serinleten ve ihya edesi bir coşku beni benden alan akabinde beni bana
sunan ve sözcüklerin de dilemması hislerimi artık yastık altı yapmadığım kadar
yüreğime huzurla yaslandım bu günden itibaren.
Refüze edilesi bir günlük değilim.
Rencide edilesi ne yaptım da her
zalimin yalanına itaat ettim hatta ve hatta onlara inanıp kendime de aralıksız
eziyet ettim bir ömür ve işte yeni meziyetim ve içime konan mevsim ve
zemherilerden soyutlandım bir kez daha ve zimmetliyim de artık kendime.
Bir kuşa bile öykünüyorsa insan…
İnsan olmanın da meali iken içtenlik
ve doğaüstü bir sevgiyi kıble bildiğim ve aşkın şiarında ve coşkusunda
ulaşmışken sonsuzluğa varsın bir kere de bana kibirli desinler üstelik bir ömür
kendimi dışladığım yetmezmiş gibi iç sesimi bile bastırmışken daha da almam
gereken çok yol var ve vakit varken işte hayat denen akdin altına attım imzamı…
Ve son sözü sevgili Didem Madak’a
bırakıyorum bunca zaman bunca yaşayan insan içerisinde beni bana yakın kılan
hatta beni oradan bile algılayan ruhu nurlar içinde uyusun:
‘’Tam artık hayattan istifa edip,
kendimi hepten asil sanacağım sırada oradan taşındım. Taşınmam gerekti.’’
Ben de taşındım artık o eski ve
yorgun ve hüzünlü ruhumdan öylesi bir cennete göç ettim ki sanırım eski benin
öcünü almak adına doğru zamanı çoktan tayin etmişti Mevla’m…