Büyümeye ramak kala, azizim…

Bir gidişin ardından süzülen isyanın gözyaşı

Kambersiz bir isyan bu üstelik:

Muğlak bir acı,

Topu kaleye attığım da bir hümayun

Aşka bağdaş kuran

Gaipten gelen hezeyan

Kurşunlanan tasaların taslağı

Elbet ithafım yokluğa…

 

İnkârı elden ele geçen bir hatıra

Kimine göre çok nadir bir senaryo

Göğün kumpanyası aşka sırdaş

Bir türküde sezilerin oynaşı

Dümdüz bir zeminde serilmiş üçgen açılar

Zanların muadili zemheri:

Kaynayan her harede sözcükler kırağı çalan

İsyankâr töhmetlerden kaçmanın da

Bir yolu olsa keşke.

 

Kenetlendiğim duygular Hakka dönük yüzüm

Maviden bir cinnet öncemde saklı

İçimdeki dehliz elbet aşkın skalası

Geçirgen olmayan muradın kili

Yapışırken sırtıma

Şükürler olsun ki alnımın akı ile geldim huzuruna.

 

Bir rubai ki…

Geri dönüşümü olmayan bir şiir:

Önce kirvesi yüreğin

Sonra kisvesi özrün

Kinetik bir acı dolgun yüreklerden taşan

Kanıksanası rahmetin bekası

Elbet yarına odaklı bir teamül

Kıpraşan hükümlerin de geçit vermediği

Günbegün sırıtan nice mizansen

Dolgusu mu ömrün?

Yeter ki yürekten inan.

 

Kül bastı yetiler azığa alıp da düşleri

Seyrüseferi ölümün

Kayan zeminde

Bil mukabil, aşk meleği…

Sefasını sürmekse özlemin

Kehanetlerin izini nasıl da sürerim.

Koynumda yıldızlar

Ve aşkın haritası bir hürmette

Boşluğa uzanan ellerim

Tinimde hasrete ve acıya da kefilim.

 

Kayrası dünün;

Sefertasında hüznün nice kılçık

Balık hafızalı şairin olsa keşke zimmeti

Düş doğuran yüreğin de ederi olsa keşke:

Edimlerde hezeyan;

Endamlı bir yok oluş

Varlık kadar sıra dışı

Geriye dönüş mü yoksa muadili başlangıcın?

Hiç bitmemiş gibi

Yeniden iz düştüğüm zemin

Lafügüzaf hayallerin ırgat yolculuğu

Bir kanadı bir de hayalleri Anka kuşunun

Doğup küllerinden mutlak geçmişin.

 

Satırlarda kazılı nice serzeniş

Alıp veremediğim mademki kendimle, sefil benliğim:

Bir hurafe de sen gönder maziye

Yarına bağdaş kurduğum her hükümle

Sarılacağım ödeyeceğim bedellere:

Tüten duman

Yanık kokusu elbet toz duman

O mıntıka:

Arda kalan koca ömürden

Son bir saniye

Kırptığın gözlerinden dökülen de değil çamur

Yitip gittiğim toprakta kalacak bedenim.

 

Azat edilesi ruhun da özgürlüğüne

Şahit kuşlar

Yedieminde esir düştüğüm hislerimden de

Uzakta kalacağım günün özlemine düşkün martılar

Hizaya gelen evren

Tabuları yıkamadığım kadar da

Kendime verdiğin ziyan

Ve işte müridi olduğum tastamam

Yeter ki kefil ol servetine, dercesine…

Hani taşıdığım en derinde

Rabbimle sırdaş kefaretin

Kalp gözüne binaen

Hassas terazide tartıldığım

Layığı ile yaşadığım kadar…