Sözcüklerin ırkında yolculuk göğün de
manifestosu uyarladığımız hayata öykünen bir şiir belki de g/örüntü ihlali
yapan sırnaşık bir imge ve işte kibirli dansı yalnızlığın.
Taşlanan savruk adalet ne de olsa
insanoğlunun zaferi çetelesini tutmaktan men edilmiş bir kez nefsin ve bekâreti
sınanan bir özgürlük az evvel kapadı gözlerini gün ve müdavimi insanlık.
B/ölücü güçler ve aşkı şarlatan bilen
bir tebessüm belki de: çapkınca bir var oluş dilemması illet mevsimden ırgat
mıdır sahi düşler hele ki bir çeki düzen verin derken nefsinize…
Sudan ibaret haşmetli ırmaklar
kuruyan dudaklarına matemin pür dikkat b/akıp da üç beş damla armağan eden
keramet ve asılı kaldığımıza biat içimizdeki dehlizi adımlıyoruz yürekli saklı
özü ise nakarat nezdinde tekrarlıyoruz.
Şiirin anası ise yıldızlar, kök
hücresi midir mehtabın ölüme rest çekecek ve işte kundaklanan bir nida:
sözcükler kadar yaralı olsa da yüreği öznenin, şaire namzet bir kıyım içinde
derlediği binlerce yemin elbet Hakkın nazarında etten kemikten varlık sonrasını
keşfetmek adına başladığı noktadan geri giden bir ihanet ve sapla samanı
ayıramadı insanoğlu.
Gün b/ölündü bir kez ve defnedildi
sessizliğin de fiyaskosu öyle ya çığlık çığlığa martılar unutulmanın verdiği derdest
yenilgisine dünyanın ıslık çalıyorlar ve ölü simit susamları öykündükleri o
tabakta ziyafet çekeceklerdi oysa Ayşe Teyze ile kızına.
Kıran kırana bir döngü: ne maharet ne
c/esaret az evvel azığa alındı üç beş vaveyla ve çekili perdeleri düşlerin bir
de düş mağduru sefil beyitlerin aşkın da tapusunu vermişlerdi şarlatan bir
esinti ile de diktiler ağzını göğün ve artık kırağı çaldı dünü dün meziyetli
günü de hecelere böldü Tanrı.
Kıpraşan nice mütereddit kimlik lakin
burunlarını dahi uzatamıyorlar kapıdan ve esaretin nezdinde, dönüp de
yeminlerinden binlerce kez artık son bir şans daha da dileyemiyorlar kaderden
ve bir kâbus ki gerçeğin de ta kendisi üstelik az evvel yakası açıldı şehrin.
Müdavimi olmaksa acının, beterin de
beteri bir gün sonraya dokunmakla ölmenin eşleştiği ve sayısız umut balyası
çekçek arabalarında mevsimin sönük feri belki de ham meyveler aceleci insan
ırkının nezdinde genetiği değiştirilmiş tabiat bir de ön yargılar.
Lafa tutalım o zaman kaderi hani olur
da vazgeçer intikamından.
Sonra da söz verelim birbirimize bir
daha öldürüp de hak yemeyeceğimize.
Bir rüzgâr kundaklanan ve soğuk
nefesi ensesinde ömrün ki vebali boynuna mazinin, basireti bağlanan bir bulut
gibi az sonra telef olacak insancıklar ve muadili iken sönük zaferin de na’şı
elbet defnedilecek sessizce soğuk musalla taşında örtünen zarafet ve gizem gibi
bir batında doğacak hak ve asalet.
Muhtırası verildi bir kez.
Mazbatasını daha dün aldı şiirin
reisi.
Yoksa şair miydi şehrin başındaki sevdalı
müzmin coşku ve pasaklı eteklerinde özrünü de sundu bir içimlik şiirde şehrin
de ömrün de nabzını tuttu unutulmuş yeminler.
Öğütüldüğüne biat övünmekse zulmün
sancağına yapışan hangi zalimse yerde kalmadı mazlumun ve ölü çocukların ah’ı
ve nice insan suçu var ya da yok, düzene yenik düşen hele ki nüfuz cüzdanındaki
pembelik kadar da göğün kızgın bulutları da eşlik ederken kızılca kıyamete ve
işte mağduriyetin yükünü artık kaldırmak istemeyen İlahi Güç ve yorgun tezahürü
ile evrende kayıtsız kalmayacağının da iz düşümü tüm olup biten.
Elbette şairin dediği gibi ne de olsa
tarih tekerrürden ibaret…
‘’İnsan en sevdiğini öldürdü, kendine
verebileceği en büyük cezayı verdi, siz kimsiniz, herkes öldürmüyor mu
sevdiğini, bu illa da bir kılıçla mı olmalı, bazen bir öpücükle de öldürmüyor
musunuz sevdiğinizi…’’(Wilde)
Çok çok teşekkür ederim
Hayırlı akşamlar sevgili dostlarım
Gün seçkisini yürekten kutluyorum Gülüm hanım yüreğine emeğine sağlık baki selam ve dua ile Allaha emanet olun hayırlı günler
Değerli hocam çok teşekkür ediyorum
Allah razı olsun
Selam ve dua ile değerli hocam
Hayırlı akşamlar dilerim
Hayırlı akşamlar diliyorum tüm değerli gönül dostlarıma...