Düşlerime göm beni.
Yetim bir hafızım ben.
Hayır, hayır, yatır mahiyetinde
hafızam
Ve içimde saklı yalnızlığım.
Göğün muhtırasıyım ben:
Yüreğin mecnun kılındığı şu devasa
evren…
Ve işte attı devrelerim.
Hayatın devre arasında şiirler yazan
Öncemde saklı yaşım ve yasım.
Andaki salkımlar mı yüreğimden
sarkan?
Arpacı kumruları ile içli dışlı
yüreğim
Matemin nemi…
Nektarı mı sözcüklerin?
Henüz olgunlaşmamış ruhum
Oysaki bin yaşında bir çocuğum ben.
Beden dilim mi?
Ne malum ruhumun kanamadığı?
İç sesim mi?
Daha yeni tanıştınız benimle.
Dış sese sunduğum maruzat
Gövdemde saklı hüzün ve nice martaval
Okunansa arkamdan.
Vallahi billahi tepineceğim öldüğümde
Bir ömürlük suskunluk yetmedi mi,
efendiler?
Hanım hanımcık yaşadığıma mı yanayım
Yoksa bir sürahi dolusu imgede solan
yanıma mı?
Yarıladığım yol mu?
Güldürmeyin beni.
Yalnızlığımsa huzur bulduğum.
Kimse hüzün çekmecemde saklı.
Münferit bir hece olabilirim. Misal
mi?
Bir gül.
Bir aşk.
Bir can.
Bir an.
Bir anda solan gün gibi…
Meylettiğim hep yarın.
Unutulduğumsa hep anda saklı.
Ar bildiğim neyse peşinde koştuğum
Ar damarı çatlayanların kanında
boğulduğum.
Alnım ak.
Hak görense Hakkın sunumu elbet başım
gözüm üstüne.
Hak gören insanlardan şikâyetim
Şikâyet merciim elbet beklemede
Elbet hükmeden kadere s/üzgün
gözlerle baktığım
Belki de kaderi kederle
karıştırdığım.
Ses etmeyin.
Saz da çalmayın.
Varsa gücünüz koyun tefe.
Tav olduğumsa sadece iman gücüm ve
hüznüm
Büyüyen bir çiçeğim ben
Üstelik henüz tam açmadım
Solmaya yakın uyandırın beni içine daldığım
Bu uykudan.
Bir maruzatım var ya da yok.
Ne açım ne de tok.
Aşkın tok sesi
Yalnızlığın davudi geçmişinde
Körelen değil beynim
Yorulansa asla değil bedenim
Ve ben beylik bir rüzgâr ya da şiir
değilim.
Unutulmuşluğun türküsüyüm
Tokalaştığım ömrünse saçıma taktığı o
kırık toka.
Kırık olsa yüreğim ne ki?
Yoksa nasıl açardım ve yazardım ben
hem de
Tam kırıldığım yerden…
Çok teşekkür ederim