Bir düşün örüntüsüne talibim, sevgili tabip

Aşkın bakracına yığdığım sırlar elbet tek tanık

Müfrezesi yerin göğün

İçine düşülesi lanet

Bir ön görü ise verilen hüküm

Kazam mübarek olsun günbegün ki

Askıya aldığım ömrün güvesiyim

Kendini yiyen makûs talihin de zevcesi iken şiirler

Oysaki bir batında doğdum ben ve hüzne

Denk düşen hangi yaramsa

Yamalı düşlerimle sev beni, tabip.

 

Bir laneti dişleyen yeis

Aksanı gölgemin ne çok vazgeçiş

Kürediğim bunca izdiham

Ve meftunu olduğum zeminde saklı iken şiirler

Yongasıyım renklerin en asilinden, tabip

Elbet kimi zaman siyah ki

Acılarımı zayıf ve b/içimli gösteren.

Ne zamanki gülsem

Beyaza meylederim dirhem dirhem de

Zayıflar hezeyanım

Aşka katık yaptığım özlemle serilirim zemine

Ve metin olduğumun bilincinde

Şerh düşerim derde tasaya.

 

Yankım duyulmaz da kimi zaman, tabip

Hele ki zulüm ise gündemin ilk maddesi

Şair edindiğim masumiyet ile düşerim yollara

Her edimde ve her sapakta

Azığa alırım günümü

Uyurken gecenin solgun beti benzinine de şiirler

Teslim ederim

Şarkıların da rengine boyarım zamirleri

Özne olmanın verdiği mahcubiyetle gizlenirim

Emir kipine sadık kaldığım her cümlede

Daha çok severim daha çok…

 

Ta ki rastlayana değin içimdeki metruk gölgeye

Bir avazda kaçarım da kendimden

Öykündüğüm ne başka dünyalardır ne de sair yalan

Doğruluğuma talibim, tabip

Senden öncesi de zayıf bir ihtimal

İçerlediğim hangi sesi izah ederim ki evrene?

 

Kurulduğum başköşesinde m/eziyetin

Aşkın kıyama durduğu ruhuma da sererim sözcükleri

Serinleyen göğüs kafesimdir, tabip

Elbet esir düşen kuşları da azat ederim

Ne zamanki düşse yolum aşka ve şiire.

 

Görünmezliğime de minnettarım

Layığı ile kul olmaksa

Ben ilk neferiyim hidayetin

Açığa alındığım dünya denen sefalette

Aşkın da ta kendisi

Ne zamanki düştüm gözünden kaderin

Keder de düşmedi gitti gözümden, tabip

Yeter ki sen de düşme gözlerimden.