Card image cap
Şubat ve yi̇rmi̇ dokuz cüceler

Dikili bir çiçeğin titrinde salınan şehrin ışıkları ve mıntıka aşımı beyzade handikabın irkildiği bir düş yarası ve üşenmeden seven gel-geç aşklara nazire eden yüreğin tohumları hali hazırda ekini beklerken.

 

Gölgelere yenik düşmek ne ki insan bir kez kendine yenik düşmüşken ve kelamın tozunu alırken içimde ukde kalan bir şehrin devasa tasası ve evet, ben şehrin ta kendisiyim en çok da kendi acılarından ve kalabalık yalnızlığından beslenen.

 

Örtüşen iklim kaynaklı bir manzume ve sükûn dileyen düş perimle sözleştiğim şu makûs saatlerin aslında tüm ömre denk düştüğü palazlanmış nice acı sanrılı ve sancılı günün öykündüğü bir ikilem elbette mevzu bahis olan ne de olsa şairin yolu sevmelerden geçerken en çok da kendiyle kavgalı ve haris düşlerden çok uzak, kıta sahanlığında yüreğin coğrafyası asla da başını eğmiyor şer güçlere değil sevgi dolu gönüllere odaklıyken.

 

Mavinin esareti misal.

 

Düşkün kollarında kırmızının, kanayan yaralara şiir sürerken ve anne öpücüğü ile kollanmış bir ruhun ve vücudun da dirayeti.

 

Süklüm püklüm olmayan bir mevta olma aşkı ile mutsuz ve huzurlu bir canlı olmanın yolu sadece inanç ve sevgiden geçerken.

 

Kıyama durmuş gece ve hoş geldin cüce Şubat elbette latife yaptığıma delalet ne de olsa artık yıl olmanın özlemi ile kucakladık bir kez bu senenin Şubatını.

 

Yorgun Ocak çoktan teslim etti ruhunu ve haftalarını ve elini bıraktı içimdeki yetim çocuğun şimdi devasa rahmetine binaen bir Pamuk Prenses olma hayali ile yirmi dokuz cücenin peşine takıldığım. Aldığım istihbarata binaen çekilmezliğin de sınır ihlali ile mukozamdaki çatlakları daha da çok severek gidereceğim üstelik tüm cihanın yerine ağlarken hele ki ölü çocuklarımın ve ölü eksenimde yaşadığıma şerh düştüğüm her şiirimde nazenin yüreğime de atıfta bulunmak ne kelime ki?

 

Uyruğum ya da uyak ruhum ve işte desenleri olmayan bir çeşme başı ve şimdi musluğu çevireceğim ve şakır şakır ıslanacağım şiirlerle.

 

Kanayan gökte asılı üç beş kanca ve dipçiği gölgelerin bilumum efektle nasıl oluyor da bana yaşama ve nefes alma hakkı tanınmazken…

 

Bingo, dedim mi açılacak sihirli kapı.

 

Ne gam, dedim mi sure tadında huzura denk düşeceğim güllük gülistanlık bir şehre misafir olacağım ve işte hidayetin dokunulmazlığında muradımı bir bir dillendiriyorum Rabbime.

 

Sergüzeşt bir heyecan.

 

Asla da metazori olmayan bir ferman.

 

Göğe kement attığım kadar kemerleri sıkıp daha az acıyla hemhal.

 

Düşkünler meclisinde ben bir düş kupürüyüm madem şimdi bağcıklarını açıp hayallerimin sihirli kalemimle müthiş bir yolculuğa çıkacağım ve sevimsiz kimse asla kale almadan en şirin halimle birer buse konduracağım ak alnına kelimelerin ve kirden ve de kinden uzak bir vaveyla armağan edeceğim derken saksıma ektiğim tohumlarla bir sarmaşık olmanın hayaline vakıf olacağım yetmedi sarmaşık olup kendime sarılacağım ve illa ki de seveceğim kendimi…

 

Canım yanarken…

 

Can yakmazken.

 

Kaç can kaldıysa oynadığım sefil bilgisayar oyunlarında…

 

Önce canan sonra can, demenin de meali iken aşk…

 

Sureti kati ıskalamadığım mevsimde sakladığım dolunayı da odamın tepesine asacağım ve süt liman yıldızlarla hasbıhal ederken künyemdeki ismimle şerh düşeceğim evrene.

 

Lafügüzaf.

 

Meylettiğim hangi hayalse…

 

Iskaladığım hangi aşksa aslında aşkın mecazi birlikteliğinde huzura ve İlahi Sevgiye doyamadığım kadar sevdiğim insanlara ellerimde altın bir tepsi ile sunduğum düşlerim, itibarım zedelenmeden de severken yadsıdığım yoksa yaslı adada bir kulübe özlemi mi, diye de sorarken kendime…

 

Gıyabında esir düşmekse…

 

Lafın gelişigüzel söylenmediği bir nutuk ise içimdeki hiciv ile transa geçtiğim ve şaşkın yüreğimle selamına yenik düştüğüm mevsime âşık olma ümidiyle ve hep de âşık olduğum üzere üstelik beni farklı kılan iken saf yakasında şehrin azap yüklü diğer yakasına sekerken ters takla atsam bile yaranamadığım bir hurafenin de merkezinde saklı iken gerçekler ve hayallerimin ışığı ile serildiğim yorgun mavinin esintisi iken taşkın yüreğim…

 

Ve Şubatın nazarında ben bir yaz bahçesinde kılı kırk yardığım da değil kırk bir kere Maşallah demekten dilim yorgun düşse de söylüyorum işte:

 

Rahmetin dolunayında saklı iken yüreğin nimeti.

 

Aşkın asası ise şehrin devasa ruhunda aslında benliğime tekabül eden bir farkındalık iken…

 

Menevişlenen geceye hayretle haykırıp hala kendimi sevme hakkımı da kullanamadığım bir gerçek iken…

 

Ve işte Şubatın kulağına küpe yaptığım ben ve yirmi dokuz cüce elbet her güne denk düşen bir umut deryası ile kucakladığım aşk, şehir ve mazlum Şubat ne de olsa son günü bir kez çalındı takvimde lakin Şubat asla da vazgeçmekti sevmekten ve hayatlarımıza serilmekten tıpkı şaşkın yüreğimle serildiğim hayatın da bir parçası olmaya duyduğum inanç ve şükür ile aşk, diye inlettiğim bir tevazuun da esiri olmaktan mutluluk duyduğum…