Terk edilmiş bir düşsün belki de
bozguna uğramış ruhunun geçirdiği travmada saklıyım ve aklımın her kıvrımında
yalnızlığımla öğünüyor ve öğütüyorum duygularımı.
Bir mozaik olma hayalim belki de:
olsa olsa mozaik pasta olur benden ve çikolata tadında bir hayat da hiç fena
olmazdı hani.
Sevecen mevsimin eteklerine
yapıştığım derken beni esir alan bahar yorgunluğu gelin görün ki en sevdiğim
mevsim iken bahar ve işte peşinden koştuğum Mayıs güneşi…
Mağduriyetimle tırmandığım o ulu dağ
ve ulvi duygular ve işte nakşeden sonsuzluk duygusu her halükarda buhrana
kapıldığım ve hayatın buğulu sesiyle özdeşleşip de tüm duygulardan ayrı ayrı
nemalandığım.
Kış sendromundan sonra yenik düştüğüm
kendim ve hala üşümeyi becerdiğim ve tıknefes hasretim yarınlara dünün de mozolesini
yeni yeni fark ettiğim ve çarklar dönüyor ve işte çarkçı başı kalemim yine ve
yeniden içtimada.
On günden fazla bir süredir uzak
kaldığım kendim ve kalbim ve nabzını alamadığım duygularım oysaki yerle yeksan
edilmiş şehir ve şiir bense hep şehrin hem şiirin müptelası sadece boşluğa
bakıyorum boş gözlerle ve her boşluğu doldurduğum günümü ve ömrümü özlüyorum
kaybolmuşçasına ve kaybetmişçesine.
Evet, hala kayıplardayım.
Hali hazırda kayıp ilanı da vermişken
ek olarak hüznüm ve hayal kırıklığım da kayıplarda ve kalemime kıymık battığı
yetmezmiş gibi sözcükler bana asla bir şey ifade etmiyor oysaki ben…
Oysaki ben durduk yere ansızın
ağlarken en ufak bir his ile tokalaşmanın ertesi kendimi üzgün bile
hissetmiyorum hatta terk edilmiş hatta duvara toslamış.
İçimde yanan ateşin izi yok.
Peşinde koştuğum gizinse kırıntısı
yok.
İçtimada geçen gün ve gecelerimden de
eser yok.
Müptelası olduğum hayallerim ve hayal
kırıklıklarım neredesiniz nerede?
İçimdeki memba suyu kurumuş ve hüzün
çeşmem sadece tıslıyor.
Çeşme başında su kuyruğu bekleyen
köylü kızının hayali de kayıp ve şehirli kızın da o titiz arayışı ve
yüreğindeki radar bozulmuş.
Günlerdir hatta haftalardır
röntgenini çekemiyorum ne duyguların ne de hayallerin ve içimde tek istek yok
istek şiir yazmaya ve yapmaya doyamadığım ne varsa ben sadece boş bir çuval
gibi aralıksız içimi boşaltıyorum ve yerine koyacağım tek bir duygu yok.
Hani, nerede ruhumun o mahşeri
kalabalığı?
Hani, nerede izdiham mağduru yüreğim?
Aşkın esintisi yok ve ben kendime
dahi kızamıyorum kınayamıyorum sadece isteksizlikle hemhal olmuş gönül
kırgınlığım dahi esefle burnundan soluyor.
Okuduğum kitapların tek satırı yok
aklımda.
Okumaktan mutluluk duyduğum ne varsa
öylesine anlamsız ki…
Anlama özürlü bir kurşun asker
gibiyim hatta bir kukla ama aklımın iplerinde sallanmıyorum hatta gölge
oyunundaki hiçbir karakter beni derinden etkilemiyor.
Ruhum göçmüş adeta.
Göçebe duygularım çoktan firar etmiş.
Fetva vermiyorum; ferman yazmıyorum
hatta ve hatta feveran etmiyorum.
Kendimle olan kavgamda bir yere
varamamış olsam bile kendimi kınamıyorum sadece boş veriyorum hatta başa bile
almıyorum hikâyemi ve şarkılar hiçbir şey ifade etmiyor benim için.
Üstüme yağan bomba mı?
Yoksa ruhumda yürüdüğüm o mayın
tarlası mı?
Her infilak ettiğimde sözcüklerin beni
bozguna uğrattığı günlerden eser yok ve esiri dahi değilim eserlerin.
Esefle söylenmediğim günlerden.
Araf’ta kalmanın mucizesinde
saklandığım sadece bir oda hatta ruhumu dahi üşütmeyen rüzgâr ve içime
esmiyorum ve güneş olup doğmuyorum geceye ise asla itibar etmiyorum.
Sözcüklerin terk ettiği dünyam.
Kalemimse öyle kırgın ve kırık ki…
Ruhuma saplanan şarapnel parçaları
bana yazma komutu vermiyor ve asla aldırmıyorum küskün dahi olduğum insanlara
öyle ki sevebilme yetimi yitirmişim değil sevmek hoşlanmamak ya da nefret
duygusu bile kapının önünden geçmiyor ve kapı zili çalsa bile açmıyorum.
Zili çalmayan duygular.
Zili çalmayan bir okul gibi.
İçimin hengâmesinde öğretmenlik
yaptığım günleri dahi özlemiyorum ve kimsenin de hatta yazılarımın ve
şiirlerimin dahi yolunu gözlemiyorum.
Saatin pili bitmiş işte ve akreple
yelkovan artık birbirlerine değil dokunmak bakmıyorlar bile…
Tek bildiğim mi?
Bilmediğim şeyler hakkında nasıl
yorum yaparım ki üstelik emin olduğum insanlara da bu kadar kırgınken yazmanın
ne anlamı var?
Öyle işte öyle.