Bir imge olma telaşında gün

Hani geçkin hani t/aşkın

Semalarda saklı iken kâh hutbeler içsel

Kâh rubailer dış mekânda saklı

Güzelliklerin müsebbibi

Bir yakarış bir de efkâr

Azat edilesi ruhta saklı keder

İçre dönük yolculuğunda şair

Esefle kınanırken

İç sesin muadili şunca şiir ne ki?

 

Meylettiği makam elbet otağı kurduğu

O en tepede zirvede

Kasıtsız kayıtsız kala kaldığı bir başına

Hiçliğin sarmalında

Sadece Rabbine dönük yüzü ve yüreği

Kelamın yetmediği zindan gecelerinde

Bakracın tınladığı

Bazen ruhun mıhlandığı

Bir kubbe ki sevdanın düşkün meali

Bir çukur ki içine düşülesi

Gel gör ki Rabbin el verdiği

 

Kıyılan ruhundan arda kalan

Kıyama durdukça anbean

Aşkın hatırına yeniden can bulan

Bir fani ki şaştığı kadar

Düzensiz düzenekten firar

Etmenin tek yolu elbet Rabbine rükû etmekten

Ötesi yok minvalinde

Şaştığı kadar cihanın yalancı suretine…

 

Bir beka ki aşkın hırpalandığı

Bir sema ki sabır taşının dahi çatladığı

Kürediği her gün her yemin

Küskünlüğe mahal yok nasıl ki tek serveti

Şairin gaipten gelen o coşku ve sevgi

Tebessüm ekili hicreti

Tahakkuk eden bir vergi gibi

Faiziyle ödediği diyeti

Nakşeden gün ne ki?

 

Üstü örtülü hayalleri ve benliği

Ve işte tek sahip çıkan ulu Rabbi

Meylettiği bir şiirden de öte

Mızrabı kırık sazın her telinde

Ve de yağdıkça karlar o güvendiği tepelere

Reşit kılınsın diye yeter ki

İçinde saklı o masum o mazlum yetim çocuğu

Nasıl ki tek kucaklayan koruyucu melekler

Hidayete dönük yolunda

Hicrinde sefasını süremediği cihanın engebeli çukurlarında

Düşe kalka büyümediği kadar şair

Düşkünlüğü Rabbine ve tüm evrene şahit tutulduğu kadar

Sözcüklerden akan yaşı yası silen gizin tininde

 

Şüheda mazisinden geride kalan

Şakayıklardan etrafa yayılan

O miski amber ki

O minvalden göçen bir kuş gibi

Kanatları kırık

Elham ve Nas dolu her anda saklı nice kayıt nice tanık

Göğün müdavimi

O ebabil ki

Közünden dökülen külün esrarı

Nasıl ki yeniden doğacak külünden

Gününden

Arda kalan devasa bir rahmet ve hüzün

Burkulan içinde dilediği şifa şifahen

Dindiği kadar rüzgârın nemli vaatleri

Kazan kaldıran bir zümreden çok başka çok ayrı

Zuhur edecek tevafuk ve nice mucizeyi

Dilerken derinden yürekten

 

Direndiği kadar cihana

Direttiği kadar hakkı hukuku adeta cihada

Yürüyen bir nefer

Aşkın asası kalemi

Huzurun adresi seccade

Aşkın bazen töhmet altında kaldığını

İnkâr ederken iblisi ve müridi nice gölge

Huzurun b/eşiği

Araf’ta saklı hüznün gediği

Yoldan çıkan kimse yürümesine engel

Bir zaruri makam ki

Hiçliğin katedrali ve meali

Pekişen öznesinde şairin

Kılı kırk yararken de severken ve yaşarken

Bir geniş mezhepli tutkudan öte ki sözcüklerin ezildiği

 

Yürekten yüreğe kurduğu köprüler

Varsa yoksa bekası yarınların

Yâd ettiği güzelliklerin

Hatırına ve sevdikleri uğruna

Mümkün mü ümidini kesmek Rabbinden

Tecelli oldu olacak yeni gün her yeni teselli

Yeter ki:

Ol, desin yüce Makam

Emsalsiz

Bazen suskun sessiz

Yerin göğün Yaratıcısı

Yâd ellerde yaşarken şairin endamlı gözyaşında ve yasında saklı

Bir bilinmezden çıkıp da yola

Bir başına kaldığında

Yareni kalem

Yandığı kelam

Yalvardığı içten derinden

İki yakası gelmese de bir araya

Yandığı kadar yakacağı bir şiirin daha

Yanık ucunda bulduğu teselli ve güveni

Elbet bahşedendir sonsuzluğun müptelası

 

Tek serveti tek ziyneti

Sönmezken de İlahi Adaletin ışığı

Nemli yüreğinde son perde

Namlı varlığında umudun yargılandığı

Dünya dilinde tattığı yalnızlığı

Sonlandırana taptığı kadar

Taşımayacağı yükü de vermeyecektir elbet yüce Huda…