Hüznümü büyüt, hafız yetmedi pışpışla
içimdeki yetimi ve yetemediğim kadar cihana yatıya kalan acılarımı sev en
azından ve sev beni sevebildiğin kadar ve semazen yüreğimde açan çiçeklerden
derle öykümü ve yaz yazabildiğin kadar ve de yaşat içimdeki sevgiyi çünkü ben
yaşatamadığım kadar kendime o mutlu mesut hayatı kabul et ki: ben yalnızlığın
sevdasını süren bir zümreyim belki de cihanın Zühre Yıldızı ve şafağı atan
gecenin hükmünü verdiği bir kırbacım tüm öfkem tüm kinimse kendime ve
derlediğim şiirlerle gömsünler beni dert ettiğim kadar ömrü divanesi olduğum
aşkın gölgesinde büyümeme de izin vermemişken münafık heceler…
Hecelediğim mi aşkı yoksa hercai
midir yürek?
Tünediğim şu kırık dalda saklıyım ve
de asalet
İken nemalandığım dünümden
Zevkin zirvesinde ölen bir çiçeğim
Aşkın arifesinde tozu dumana kattığım
Yılların ve yolların yalancısıyım,
hafız…
İçimdeki dirlik mi?
Yoksa birlik olmanın eş güdümü mü?
Koşullandığımsa varsa yoksa sevgi ve
endamı günün:
Ben ki beylik bir rüzgârdan öte
Rakımı aşk olan bir imgeyim
Hem rengim de yok benim:
Ne karayım ne beyaz
Şeffaftır yüreğim ve duvağım
İçimde beslediğim binlerce sözcük ve
hece ise durağım
Dur durak bilmeden kat ettiğim
Yolların uzağında yeşeren bir
çiçekten de öte
Çiçeklenen şiirlerimden azat edemediğim
Yalnızlığın en habis imgesiyim
Hapsolduğumsa aşka ve kendime.
Kaçamadığım kadar kendimden
Yerleşik düzene geçemeyen bir
göçebeyim ben
Göçmen kuşlardan sor beni, hafız
Yetmedi yakala kanatlarımdan
Yolunmuş saçlarımdan şiirler ör
Kır saçlı tuzağında dünün
Kan çanağına dönüşmüş gözlerimden
Akan yaşlarla yıka ölü bedenimi
Nasıl ki ölü toprağına zimmetliyim
Nasıl ki:
Ol, dedi mi Rahman yeniden
doğmaktayım gözlerimden…
Yakan aşka yakaran sefil bir faniyim
Aciz varlığımla göm beni:
Göremediği insanların ne ise
Kalp gözümün odaklandığı her kare her
hare
Harı aşkın
Hercai yolculuğu sefil na’şımın
Haydan gelen nasıl ki gidiyor huya
Huysuz mizacımla sev, beni
Hain gölgelerin nazarında nasıl ki
Tek zerreye tekabül edenim.
Tokalaştığım kadar kaderimle
Kederimle büyüt içimdeki çocuğu
Kefil olduğumsa masumiyete
Tapındığım yüce Rabbim
Bakir sözcüklerde saklı iken akıbetim
Akan yaşlarımla yıkasınlar evreni
Elbet yeterim
Elbet katık bilirim aşkı
Kaybolduğumun ertesi
Kırbaçla sözcüklerimi
Nasıl ki defansı ömrün bir şiirden de
öte
Öteleyen kimse
Ötekileştiren hangi sefil ise…
Kimyamda saklı sırları sun sırlı
aynaya
Kır da kalbimi yeniden ve defalarca
Kibardır reveransım
Kinayeli olsa ne ki kindar ruhların
beni dansa kaldırdığı
Bir orkestra ki kâinatın çaldığı
Çelimsiz değil sözcüklerim
Çapulcu hiç değil imgelerim
Çengi gibi dolanan ortalarda
Hizaladığım aşka sor beni, hafız
Sor beni Rabbimden
O verecektir doğru cevabı tez elden
İnandığım kadar insanım
İtibarım ve isyanım yine kendime
Öykündüğümse yine kendim
Dünde kalan bir metafor gibi
Yoksa bir fosil miyim yeniçağa
intibak etmeyen?
Yâd edilesi şüheda mazime kefilim
Ve kefilim aşka aşikâr
Debdebeli sevdalar değildir
Beni mezara taşıyan itaatkâr bir
rüzgar
Hiç değilim
Muteber olansa içimdeki özlem ve
sevda
Çünkü imkansız olan neyse düştüm ben
defalarca
Aşka.
Ant olsun ki:
Son durağımdır şiir, hafız
Sandık dolusu özlem biriken
Sandukam sedeften ve şeffaf yüreğim
Ne de olsa müridiyim ben aşkın ve
hüznün
Şaştığım kadar kekelediğim
Cihanın taşkın mizacına aykırı bir
zerreyim altı üstü
Alt edemediğim değil hayat
Elbet alttan aldığım
Altı üstü kırıktır kanadım ve yüreğim
Daha da çok acıt canımı, hafız
Beni bilenden sor
Bilmediğin ne ise bilmezden gelme
Çünkü ben bilinmedik bir masalım
Kendi masalımı kendimin yazdığı…