Hangi hayalin ulemasısın, söyle hafız
ve dirliğimiz adına yanıt ver sözcüklerime ve sormadığım hangi soruysa içimden
geçen en azından bir dokun kalbime uzaktan da olsa geçiştirme hüznümü.
Hangi ukdedir dünde kalan hangi
cinas?
Hazan mahsulü bir yorgunluk benimki
Ulağı olduğum dünyanın da derdini
sırtlandığım.
Sanrıların gizidir izini sürdüğüm
Bir içimlik addedilmesin hani
yazdıklarım
Sandık dolusu havlu ve cafcaflı
hatıra
Sabırla yâd ettiğim mazinin de güleç
yüzü
Solsa da gülücüklerim ben hala aynı
çiçeğim
Hala saksıda saklı
Gel gör ki;
Bir gece vakti firar ederim ben
bedenimden
Üstüme serpilmiş ölü toprağında saklı
acılarım
İçimi açamadığım kadardır
yalnızlığım.
Hür doğdum hür yaşatmadılar
Kız başıma sökün etti hecelerim
Bir öğreti imiş hayat
Kulağıma küpe yaptığım sonsuz nasihat
Hala babasının kızıyım gül pembe
Hala sektiğim heceler
Taş kaydırmaca da oynamadım hem hiç
Uçurtma da uçurmadım sokakta
Saklı tuttular beni kabrimde
Kalantor gölgelere dahi kafa tuttum
Ne de olsa yanlışım yoktu
Tutuştu etekleri kiminin
Bir bidon benzin de ben döktüm
üstlerine.
Yaşaran gözlerim aralıksız yeşeren,
hafız:
Allah diye düştüm yola ve baş koydum
hep de sevdim pervasızca
İndinde aşkın büyüdü dünyam
Büyüttüm de insanları gözümde
Gözümdü aralıksız seğiren
Artık kim anıyorsa beni.
Yüreğin menşei duygular
Hikmeti aşkın kat çıktığım kadar
Hem dünüme hem anda saklandığım
Ve asla savsaklamadığım kader
İmha edemediğim neyse seve seve ihya
ettim yüreği bir ömür
Kalender değildi mizacım
El bebek gül bebek büyüdüm
Büyümek bilmedi içimdeki çocuk
Ah, onu nasıl da hor gördüler.
İhbar ettiğim Rabbim
İman gücümle yeniden doğdum ben
istemsizce
Hüznüme kılıf geçirmedim
Hüzünle sakit bir günü özümsedim
Sabra delalet benim serüvenim
Şükrü katık yaptığım asaletim
Mizacım neşe
Miadım dolmadı yine bu gece
Mealimse sevgi devşirdiğim yüreğim
Kimine göre defolu bir ruh
Matemimle boy ölçüştüğüm
Sonunda vardım ya Rabbime.
teşekkür ederim