Düş salkımları, hafız ve düşlere düştüğüm gölgemden ayrı düştüğüm oysaki aynı kaldığına vakıftım benliğin ve insanların.

 

 

Safran sarısıdır belki de aşk.

Alabildiğine saf olduğuna ne şüphe?

Maviden hareler

Asılı kaldığım elbise dolabında

Ucu yırtık gömleğin esef yüklü sesi

Bense Efesiyim aşkın

Bazen eflatun bazen yeşeren ela gözlerimden

Sicim gibi akan yaşlara kendimi astığım

Her halükarda güvelerin bedenimi yediği

Belki de en sevdiğimdi kürk yakalı mantom

Ölümsüzlüğe nazire eden tüm giysiler.

 

Kat çıkıyorum sandık odama

Sandukamda saklı sırlarım bense gergin bir ip gibi

Gaipten gelen coşkuma eşlik eden kalemim ve kaçık çorabım

Aklıma mukayyet olmanın meali

Varsın delik olsun su dolu vazonun dibi

Her gün kendimi koyduğum bir su birikintisi

Hem insan hem çiçek olmanın vasfıyla

Kök verdiğim yalnızlığım ve mimikleri sözcüklerimin

Minyatür bir heykel misali apışıp kaldığım

Takdire şayandır sabrım

Bunca insan izleği gel gör ki

Ben sadece gölgemle kavgalıyım

 

Ve bir adım ötesi

Adımda saklı çiçeğin delici dikenleri

Belki de delici gözleri hüznün

Hem bandığım

Hem dünümü andığım

Mutlak bir piyes adına mutluluk denen

Muktedir olansa sadece Rabbim

Mum gibi eridiğim

Manen zengin ve heybetli bir insan

Yeri geldi mi denk düştüğüm tek zerrem

Zerre de kuşkum yok içimdeki servetten

 

Gel gör ki seve seve tüketildiğim

Bir t-tablosu hesabını yaptığım ihraç ettiğim

Duygular ve imha ettiğim

İthal edense ruhum

Dünden çaldığım mevsim ve notalar

Nefsimi öldürmenin güncesi

Bazen irademi zorlayıp uçabildiğim şu evrende

Kollarım kanat

Kanadığım kadar kâinatta saklı hakikat

Aşkın ibresi

Yalnızlığın türbesi

Afaki coşkum ve mutluluğun karesi

Kolaçan ettiğim önüm arkam

Sağım solum ve işte sobelendiğim

Gecenin dürtüsü ve güdüsü

 

Cebelleştiğim isyankâr insanlar

Metruk hanelerden gelen sesleri

İmha edemediğim kötülük ve zulüm ve çocukların yanık sesi

Kıran kırana bir dünya

Cihadın çağrısı

Aşka meylettiğim bir ömrü rutin bilip

Öykündüğüm güzelliklerin ve sevginin bilfiil coşkusu

Yoksa ayakta kalır mıydım bir ömür?