İzahı olmalı mıydı yoksa izafi bir tutanaktan mı ibaretti tescilim tecelli eden bir teselli babında kırıklarımı sardığım kadar yalnızlığın boyutsuzluğunda saklıydım ve ümmeti sevginin en büyük serveti bahşeden elbet Tanrı.

 

 

 

Nüktedandı gök kubbe ve huzura davetiye çıkaran

Siması pek tanıdıktı yalnızlığın,

Boykot ettiğim kadar bodoslama daldığım

Dandik bir şiir diye yola çıkıp dik başlı dik acılı bir şairin

Güftesi dediği hayatı

Tam da Romen havası.

 

Ah, tescilim

Ah, ölümlü yârim

Fedaisiyim ben bu aşkın ve gökte kıyım yerde kıyam

Aşka eklediğim bir ön söz olsa ne ki özlem?

Tok evin aç kedisi bir sitem

Elham yüklü yüreğim

Evham yüklü küfem

Efemine sözcükler bir köşeden gülümseyen

Bense cımbızlarken ömrü

Cahil cesareti ile sevdiğim saçları örülü

Kızın kısmetine düşen yaralı şiirleri yarım kalemi ile

Yanan kalbiyle yazdığı nasıl da farazi bir akım

Bazı bazı karalı yer gök

Birazdan ise hidayete erecek.

 

Kopçası koptu ruhun

Göğün tamburu ne ki?

Ney’den yükselen sesi semazen yürek iklimi

Neyden ibaret ise evren

Yarı yolda kaldığı kadar insan

Belki de ihbar etmeli yüreğinin yarasını deşip de

İmha etmeli bedenini

Kırık yüreği ise hüznün faizi

Bir görkemli ki gülüşü aşkın rüzgârından

Arda kalan bir yaprak misali

Kukumav kuşlarına dokunmak gibisi var mı?

 

Varamadığım yakanın bilançosu

Diğer yakada gizli

Elbet iliklerken iki yakamı

İki elim de yakanda hani,

Dercesine

El elden nasıl ki üstün

Kimse sevgiyi ihbar eden sudan nedenlerle…

 

Tokası kırık bu aşkın

Nüktesi ayrı noktası aynı

Nazenin bir d/okunuş ise kader

Virgülüne dokunmadan ünleyen kader

Aşkın hicabı

Artık hangi iklimse saklı ise rüzgârı

Adamı yerle yeksan eder…

 

Ah, sevgili:

Ah, yalnızlığımın ve yüreğimin feri

Nasıl ki fendi bu aşkın yendi bizi

Bir olmakla iştigal birden başlayıp dokunmaksa bize

Kaderin elyaf sevinçlerinde saklı hidayet

Kabullendiğin ve hürmet ettiğin kadar

Karambole gitse ömür

Ne ki ne?

Edimlerden başlayıp uzanan hayallere

Nasıl ki iki el bir baş için

Baş başa kaldığım içimdeki yetimle

Ve nazire ettiğim gök kubbe

Oysaki insanlık çoktan geçmişti yerin dibine

Ve de göçmüştü kuşlar

Kuş misali bir yerde bir gökte

 

Sızılarım artar

Ve ruhumu azat edemediğim kadar

Hüzünlüdür bana eşlik eder kader

Bir varmış bir kere daha varmışçasına

Yoklara hicap eder

Kurallar

Kuralları ihlal eden yamalı düşler

Rızık bildiğin hangi duyguysa eşref saati şairin

Şiirlerinde esen rüzgâr

Hem ısıtır hem üşütür

İçini

 

İçerlediğinden fazlası içtiği hüzün

Göğün kırık kaportası mahal verirken

Daha çok hayale daha çok umuda

Bazen basireti b/ağlanır şairin

Küstüğüdür kendisi

Küstüğüdür kaderi

Kustuğudur büyüyen hüznü

Acısına itibar eder ya da etmez insanlar

Yuhalayandır şeytan

Kaderin cilvesi en derinde saklı matemi

İçtiği kadar

Ruhunu ütüler

 

Ardı ardına yaşadığı nice acı

Varsın olsun uzatmasın ayağına göre yorganını

Üşüdüğü kadar ihbar eder yalnızlığını

Kırık yüreği ve mizacı ve mihrabı

Katık eder acılarına

Bir şiir diye çıkar da yola

Binlercesini okur ve yazar

Azat edilesi ruhu

Yanık sesinde türkünün

Matemi ile boyar evreni

Boyunu aşandır

Boyundan büyük esendir rüzgâr

 

Aldığı kadar götürür

Bir de daha da dönüşü olmaz ne de olsa emre amadedir

Yüreğinin ikliminde boy veren fidanlar

Boyunu aşar sevgisi

Sevgisizliği ihbar eden hangi gölgeyse

Firar eder ansızın

Fi tarihinde saklı olsa da mutluluğu

Yâd eder usulca yarenlik eder

Yârini düşünür usulca

Usunda kayan duygulardan şiirler örer

Taradığı saçlarına asar kaderinin

Elbet kaderini yaşar

 

Ya herkes gibi ya da hiç kimse

Helvasını kendi kavurur

Ne de olsa yoktur kimsesi

Yok olduğu kadar

Yoktan var edene tapar sadece

Uyruğu olmayan acılarına merhem sürer melekler

Usulca yaşadığı gibi usulca göçer gider…