Çürük bir düş’ tü çekilen içimden.
Çürüyen yüreklerden arda kalan o enkaz.
Yekpare sevmiştim ben hayatı yerle
yeksan olmuş kalbin duvağında saklı nice düş ah: düşümün kovuğunda dahi
kalmazken gerçekler ve kamikaze yaptığım imgeler. Bir lanetse peşime düşen bin
bir sözcükler ördüm ben hayatın saçlarını ve tutanağım idi aşk tutacağım kalem
ve asalet.
Mevsimler suskundu.
Ruhlarsa bıçkın.
Mealim sevgi ve inanç itibarım saklı
olsun yeter ki Allah katında.
Bir haciz ise gelen, hazanı
savsakladığım o hicaz makamı.
Bir rest ise çektiğim elbet kirli
dünyaya ve noksandım ben insanların gözünde ve eksik etekli lakin beynimde
benim ömürlük sermayem beynamaz gölgeleri de savurduğum uçurum.
İkbalim gün ve güneş ve güleç yüzümde
solan yapraklar ama dalımla kökümle ait olduğumdu Rabbim ve doğa.
Yanıklarım vardı acıtan.
Yakan ateş esaretimse sevgiye.
Yâd ettiğim güzel mazim hüzünle örülü
olsam da azar azar.
Azat etmediğim bir çocuk mademki
saklıydı bende ve beni bana sunan ikramı kâinatın…
Tohuma kaçmış sözcükler mi?
Yoksa geçkin şarkılarda buluşan
yürekler mi?
Ah, aşkın vakti mi olurdu ki ya da
bir akdi ve işte şerh düştüm günbegün aşkla kıyama durduğum şu boş sayfalara da
aktım bir bir.
Aldırmazlığım bazense aymazlığım.
İthafı aşkın ve içimde büyüyen hüzün.
Delişmen yüreğim ve menşeim elbet
insanlıktı köküme gübre yaptığım ve yarı uykulu gözlerle teşrif ettiğim şu boş
sayfalar pürü paktım madem bazense arkasından nal topladığım o uçarı yılkı
atları…
Elbet mahmuzladım güzellikleri sonra
da serbest bıraktım duygularımı.
Tımar yaptığımdı yeryüzü.
Tayin olduğum hiçlik makamı ve işte
geçmişin intikamını aldım hayattan elbet inancım büyüdükçe ben küçülüyordum ve
haizi olduğum o tek zerre ile Rabbime yürüyordum.
Bir koşu bandı gibi iken hayat ve ben
yerimde sayarken.
Mülkiyetim ve müsait olduğu kadar
yüreğim ve tıkacı mademki kayıptı mevsimin…
Safran sarısı hüzün yaprakları.
Ve benim sakar varlığım.
Sektim bir bir yüreklerden diğerine
ve saldım kendimi deryaya ve çıktığım bilmem kaçıncı meydan muhaberesinde
sadece kendime yenik düştüm.
İstifli ne varsa zihnimde.
İman gücümde saklı iken sevginin
idame ettiği.
Sevecen bir gülüşle kucakladığım
kalemim.
Sayacı kırıktı bazen gecenin.
Salkım saçak duygularımı ise hizaya
getirdiğim.
Ve şeffaf yüreğim ve derlediğim o
mizansen.
Hayat ağacım ve de ve hayatımdaki
insanlar ve ölüler.
Hep sevdim ben. İnsanları.
Hep sevdim ben. Belki de en çok
ölüleri. Ne de olsa asla yakmazlardı canımı.
Ruhum onlarla beslendi ve dualarımla
besledim ruhlarını.
Göç mevsimine daha vakit vardı madem
bir koşu kendimi sevdim bir koşu kucakladım kendimi ama tüm dikenlerimi de
kendime batırdım.
Gül mizacım.
Güven veren sevginin dili.
Rabbimin sunumu iken evren ve sevgi.
Yüreğimi ihya edendi duygular ve
kalemimin önünü alamadığım ve o kalender rüzgâr içime ters esen.
İçim dışım birdi madem…
İçerledim ama severken.
Bazen kozamda öldüm.
Bazen kelebek oldum tek günde hüküm
sürdüm.
Kanatlarıma dokunmasaydı ya
insanların kirli elleri ve kelebek mizacımla yenik düştüm ölüme ve kavuştum
Rabbime.
Çok sevdim ben bir de Süreya’yı
mademki buyurmuştu şair:
‘’Önce öp sonra doğur beni anne.’’
Kaç kere doğdum üstelik. Kaç kere
doğurdu beni annem.
Tam da göç edecekken bu sefer evren
doğurdu annemi ve yeniden bir şans verdi bana annemi daha çok sevmem adına.
Hep de sevdiğim ve bana sevgiyi ve
ahlakı öğreten.
Çizmeyi aşmasam da az üzmedim annemi
ve mademki yeniden kavuşmuştum anneme…
Saf tuttuğum iyilik ve güzellik ve
sair duygu ve tükenmek bilmeyen nazım niyazım.
Ruhuma aşina olan ne çok şey.
Terk edilmişliğim bir kuytuda ve
yeniden şerh düştüğüm devasa deryaya.
İçimden sökün eden kıvılcımlar ve
ateşim büyüdü de büyüdü sevgimdi mademki eşlik edendi inancım.
Debdebeli değildi hayatım ama şükür
vesilesi.
Nice insan iken sınavım ben aslında
ilk gün geçmiştim sınavdan ve çocuk yaşımda keşfettiğim anlamı sevginin ve
aşkın.
Yalnız bir çocuktum madem ama asla
taviz vermedim neşemden ve sokakta oynamak yasaktı madem ben de evde yarattım
kendimi kocaman bir oyun bahçesi.
Ben sevgiyle büyüdüm ve sevildim ama
en çok da ben sevdim insanları ve hayatı sonra okula başlayıp kocaman bir
dünyayı armağan etmişken bana Yaratan.
O gün bu gün seviyorum.
O gün bu gün okuyorum.
Son on yıldır sevdayla yazmaya
çalışıyorum akabinde edindiğim güzel dostlarım değerli hocalarım sayesinde de
tutunuyorum hayata.
Bir çengel bulmaca bildiğim hayat.
Bir engeli derken binlerce engeli
aştığım ve ben bunu yaza yaza başardım ve daha da çok yolum var yol alacağım
nihayetinde kendimi kucaklamanın verdiği huzurla kendimi sevmiş olmam bile bir
mucizedir ki…
Hep de sevmişken kendimi, hayatla
arama nifak sokanlar yüzünden kendimi boş vermişken ve ansızın kalemimi elime
almışken o gece ve işte tevafuk bildiğim nice güzelliği sundu bana Rabbim.
Bir derya ise yaşamak.
Bir dilemma ise sevmek.
İtikadın güzelliği ve umuda açılan
pencere.
Ve ben bunlara yaza yaza vakıf oldum
öncemde sahip olsam da günbegün büyüyen bir coşku ve yaşama sevinciyle
d/okunuyorum hayata ve de kalemimin yaz dediği ne ise ve ben teşekkürü borç
bilirim sizlere.
Hayal dünyamın genişliğini bana sunan
umutla ve sevgiyle haşır neşir ve aralıksız kıyama durduğum bir ömür ve
yalnızlığın dokunulmazlığında büyüyen iç sesim ve sözcüklerim sizlerle ve
sevgiyle eşleşen her güzellik kayıtlı ta içimde tıpkı yüreğim ve ruhum da
kayıtlı iken Allah katında…
Sizi seviyorum sevgili dostlarım.
teşekkür ederim