Card image cap
Si̇z hi̇ç bu kadar sevdi̇ni̇z mi̇?

Mutsuzluğu refüze etmenin ritminde sancağımı göğe diktim az evvel ve alkış sesleri arasında ruhumu teslim ettim.

 

Müridi olduğum muhteşem dinimin bir savlası belki de aklımı kalem-imgeyle yiyip de başımı yasladığım dağım ve ağına düştüğüm insanlık denen zümrede ben aşkı hibe etmişken şiirlere ve mizacımda deli bir hortum az evvel ilikledim önünü düşlerimin sonra da arka bahçesine düştü yolum hayatın.

 

Ön gördüğüm hangi duyguysa ve de rest çektiğim yanlı düşünceler.

 

Mızrabım kayıp ve ayıp biliyorum her kaybımı.

 

Kendimi kaybettiğim kadar kazanım addedilen kaç öğünlük düş ise günün bitiminde solan yüzüm ve içimden taşan da hüzün.

 

Mevsimin kibrine yenik düştüm ve düştüm yollara en azından yoldan çıkmamak adına öyküler dillendirdim yoksa öykündüğüm hiçbir kelam yok muydu da ben sadece sınadım dirayetimi ve sınandığıma vakıf içimi delen delici bakışlara aksetti yürekteki izdiham.

 

Kirlenmediğimi biliyorum ya, bu, bana yeter ve ellerimin kirini akıtıp ben lavaboda biriken kırık hecelere ve imgelere baktıkça… hayır, hayır, asla abartmıyorum ve günümü yaşarken şiir belliyorum her insanı ve her mizacı.

 

Savunduğum kadar da savrulduğum ve ölü bir yaprak olmanın meali aslında terk ettiğim dalıma duyduğum aşk ile özdeş iken.

 

Garbında isem ömrün.

 

Ve de istem dışı iken içimdeki örüntü.

 

Lal bildiğim yıllar ve geçmişin tozunu almak adına her gün yeni baştan serildiğim beyaz dünyam.

 

Kar beyazı benim içimdeki katıksız ve devasa aşk ve makul olan da değil sadece muteber olan ve mimlediğim kadar mil çektiğim gözlerim ki ela pırıltılarda ben aşkı hatmediyorum.

 

Sonramla iştigalim ne de olsa günümden yarına köprüler kuruyorum her baş aşağı olduğumda yaya gidip geliyorum ölümü durak bilip hala yaşıyor olmanın verdiği coşkuya yenik düşüp yazdıklarımla ispatlıyorum hayatın bir parçası olduğumu.

 

Sevecen bir lügat olma özlemi t/aşıyorum ve t/aşkın ırmaklarında göğün yeni baştan parantezler açıyorum.

 

Bir dilim varsa eğer.

 

Ve dinimde saklı tuttuğum güzellikleri Rabbime sunup insanlardan da güç aldığım.

 

Bazense tükeniyor gücüm ve iflah olmaz hayallerimle kayıt açıyorum güne hatta dilimlerine hatta saat bilip de zanaatı iken duyguların her yazdığıma şerh düşüyorum belki de üşüyen teninde Kasım ayının ben şimdiden yeni yılın hayalini kuruyorum ne de olsa son yılbaşında ömrün hastanede yatan ailemle asla bir arada olamamıştım ve bir zafer bildiğim o yılın son gününü lanetlemiştim de geçen sene üstelik öykündüğüm sadece huzur ve sağlık iken endişelerimle süslemiştim yılbaşı ağacını belki de darağacı bildiğim bir kuru ağaçtı geçen senemi astığım yılbaşı süsü yerine hurafeler saklı iken evrenin dilinde.

 

Sandığımda ölü mimozalara var ve sanmadığım kadar da çokluk ve hiçlik öyle ki gözlerimde akan bir ırmak ve her burnumu çektiğimde içime dolan hazan rüzgârı gel gör ki; Kasım bile şüpheli kimliğinden üstelik kasım kasım kasılan rüzgâra beyitler iliştiriyorum elbette salıncağımın ipi de kopuk ve koptuğum bir dünya ta ki edebiyatın sihrine vakıf olup süzülen yaşlarımı askıya alıp da duygularımın askıntı olduğu makberin ç/ağrısı.

 

Kayramda mevsimsel bir d/okunuş ve de aşkın zümresi… al sana yetim beyitler ve hizaya soktuğum düşlerim üstelik yüreğime ok gibi saplanan safran sarısı ölümün de hüzünlü çağrısı.

 

Şimdimden yoksunsam yarındır düşümdeki terane.

 

Dünümde saklıysam hep de annemin dediği gibi: ‘’Allah akıl fikir versin bana.’’

 

Ve şimdi ç/ağlayan sözcüklerle kalemim abdest alıyor ve demlendiğim kadar da dertlendiğim ne varsa.

 

Dertop olmuş yüreğin kıvrımları.

 

Sandukamda çeyizlik örtülerim.

 

Ve bir örüntü iken yüreğin sarnıcı tüm albenisi ile kıvranıyor.

 

Ne yani daha mı az seveceğim ve inadına daha çok sevip kocaman gülüyorum eğer ki bir düşün çengisi ise yazdıklarım ben devasa rahmetine konuşlanıyorum Rabbin sunumunda her ne ise muhafaza ettiğim ve rüştünü ispatlamak adına kalemimle boyumun da ölçüsünü alıyorum.

 

Suskun geçen ömrüm ve itaat etmek mademki öğretildi bana ve de hamt ettiğim.

 

Efsunlu gölgemde.

 

Endamlı yüreğimde.

 

Ezkaza yenildiğim şu düzende…

 

Elimi çabuk tutup daha çok sevip daha çok yazıyorum ve koptuğum dünyadan an itibari ile geçmişin acısını çıkarıyorum.

 

Bir ev kızı olmaya asla meyletmediğim.

 

Evin kızı olup da erkli bir düş iken mukozamda saklı bir hece ile içli dışlı ve aşkın yanık sesine yerleşip de arşı alaya çıkmışken hıçkırığım ve o saklı tuttuğum mizansen.

 

Ben bir ev kuşuyum.

 

Ben bir sevginin müridiyim.

 

Kaybolmayan pasomla öğrenci olduğuma ant içiyorum.

 

Ve andımızı okuyorum okul bahçesinde aşkla baktığım hayata yeni bir ayraç ekleyip de kazanım babında kayıplarımla iştigal ön görülen bir nefsi müdafaa belki de öldürdüğüm egom ve kale almadığım nefreti insan ırkının kininden ve kirinden uzak bir kuytuda sevdalı bir eksende turladığım kadar da payıma düşenleri sindirmekle mükellef.

 

Aykırı olmaksa içsel yolculuğumda önünü alamadığım coşkum ve insan sevgim.

 

Bir düşse g/ördüğüm.

 

Ve aşkın bataryası asla tükenmezken.

 

Mağdur bir düşün mağrur sesiyim belki de hazinem yüreğimde etrafa sıçrayan devasa kıvılcımlar.

 

Şen ya da hüzünlü bir milat ve dökümlü eteklerinde taşkın mizacımın da bir ön görüsü iken ve şiir bellediğim hayatı bir avuç su niyetine yüzüme serpip de ferahladığım.

 

Sahi, siz hiç bu kadar sevdiniz mi?

 

Sevgimle, dostlarım.