Her yalnızlığın ayrı idi hikâyesi

Mevsimsel bir düşte hiçliğine haykıran tavus kuşu

Tünediği her izlek elbet

Varlığının tükenişi.

Maviden bir ışık huzmesi

Zihnimi tırmalayan ölü bay kuşun sesi

Öteki şiirde vardı illa ki bekleyen birileri…

 

Benimse b/eklediğim her gecede

Kanayan satırlardan

Üstüme bulaşan imge yüklü boya

Feri sönen gizem

Aşkın hatırına yitik mevsimlerde iz sürdüğüm

Göğsümde zincir

Yüreğe ket vuran hangi kibirli ömür kim bilir?

Bensizliğin tanrısı

Yoksunluğun tanısı ve ölü öfkesi

İzini sürdüğüm bir lahit

Elbet içine düşülesi.

 

Her şiirde ayrıdır mizacım

Aynı kalan sözcüksüz geçen her günde

Ağıtlar yaktığım

Bakir bir izotop

Sözcükler kadar akışkan bir rahmet

Neye denk düştümse kimin gözünde

Boyut atladığım şiir ve devinim

Bir manivela ki öznesiz

Bir aşk ki saçaklarında mevsimin

İçine düştüğüm yerli yersiz.

 

Haykıran göğe attığım her dikiş

Sökülen ruhumda topa tutulan saf gülüş

Bir mevsimse içimdeki tanrıdan yansıyan

Bir acı ise kimseler bilemez hani

İçimde kapıp da koyuverdiğim o bitimsiz hezeyan.

 

Muradım yok ki, Rabbim

Muhafaza ettiğim şu candan kasıt

Dönen göğün her izleğinde saklı adeta

Diken diken eden o bitimsiz zemheri ki

Topa tutulan benlik

Hiçliğe öykündüğüm her gece vakti

Ne olur gün doğmasın artık

Kaybolan her vakit

Belki de imzasız ve zamansız bir akit.

 

Elbet dirlik öncesi

Didindiğin neyse

Aşka ilham yükleyen bir şiir belki de

Yerle yeksan eden gövdemi

Ruhum ise  çoktan kayıp neferi

Sözcüklerden düşen bahtıma

Yüzümden düşen binlerce parça

Bir de gözümden düşenler

Varsa yoksa koyu gecenin mahreminde

Kör kütük sarhoş bir acıdan kasıt.

 

Mabedi kör kuyu

Aşkı belki de en densiz kuytu

Şimdilerde dokunmayın sakın bana

Sakındığım her gecede

Sarıldığım kalemin küflü kokusu

Uzamı ömrün

Salkım saçak göğün

Her izdiham yüklü karesinde

Saklı mahşerin ta kendisi.

 

Elbet sakit olan her şiir

Vakitli vakitsiz iz bırakan hüzün

Bir renkten değil

Bin renkten ibaret

Bir gök kuşağı ki

Yüreğe sarılı her dokunuş

İçimde ukde kalan zifiri gece

Zindanlarda saklı ömrü

Kolaysa geri ver, dercesine.

 

Çemkiren hasret

Bir manivela ki

Sadece huzura delalet bir niyaz

Ömür yetmeyecek belli

Yoksa kolaysa başla yeniden

Yeminlerimde saklı binlerce sitem

Elbet için için yanan ateşin ta kendisi

Ölü nefsime bir çentik daha atan

Aşkın ve huzurun peşine eklediğim

Sayısız sure gönülden gelen bir ikram

Hecelediğim neyse illa ki zehir zıkkım olan.