Şi̇mdi̇den mutlu yillar dualarda buluştuğumuz
Ertelenmiş bir düşün beni terk etme
ihtimali elbet gerçekleşmesinden korktuğum için belki de düşlerim aynı oranda
erteliyorum. Ne göğün dokusunda saklıyım ne de yeryüzüne ait bir canlıyım
sadece damarlarımda akan kanın donmasını bekliyorum belki de bir yıldız kadar
soğuk ve imkânsız olduğuna eminim artık mutluluğun.
Havaya sinmiş acı bir tat var zaten
az sonra sokağa çıkma ihtimalimiz hiç olmayacak bir sonraki günün sabahına
değin ve geceyi her birimiz hücrelerimizde geçireceğiz aslında hep de olduğu
üzere belki de bu yüzdendir kan donduran acımasızlıklarımız birbirimize.
Günü kaç ölüyle kapattıysak artık ve
kaç bin vakaya çentik atmışsa sağlık ordusu.
Ve işte kuşandık yorganlarımızı ve
tüm beşeri silahlarımızı sanki öncesinde pek bir matahtık da ve işte günbegün
eklenen yeni kısıtlamalar ve hala bizler olayın ciddiyetini idrak edememişken.
İstanbul’un yorgun yüzü elbet
yıpranmış kaldırımlar.
Ve İstanbul’un nadide köprüleri
üzerinden kaç bin defa geçse de insan hayranlıkla gözlerinin uzaklara daldığı.
İlahi Düşler sarnıcında neyin özlemi
düşmüşse içimize en çok da nefesimizi derin derin çekip de içimize…
Devamı yok işte çünkü sevdiklerimiz
ve tanıdık tanımadık insanlar süratle göç ediyorlar bu dünyadan belki de onlar
da farkındaydı son zamanlarını yaşadıklarını en çok da insanın ağrına giden bu
belirsiz gidişatta yarının ne getireceğini de kestiremezken.
Kangren olmuş bir yeryüzü ve duygular
alıntı mahiyetinde: mutluluk ise adeta çalıntı.
Düş öbeklerinde pestili çıkmış
gezginler var ve düşe kalka gezmediğimiz neresi kaldıysa elbet düş âleminde
yorgun küfelerimizde yatıya gelmişken acılar.
Mıntıka belli.
Ve aralıksız nöbetteyiz işte belki de
nöbet geçiren kuşaklardan arda kalan nöbetçiler ve çoğu şeyin de izahı yok
adeta yine de tevekkül yüklüyüz ve umudu elden bırakmadan geri sayıma başladık
işte:
Sahi, Aralık’ın kaçı bu gün?
Ve yarın ve derken yavaşça ilerlerken
yılbaşı gecesine zaten öncesinde de olan bir şey yoktu ki bizler sadece
hayatımızda bir yılı daha doya doya yaşamanın verdiği farklı duygularla yeni yılı
bağrımızı basıyorduk sanki çok da umurundaymış gibi gelen yeni yılın ve saat
tam on iki oldu mu sarılıyorduk birbirimize ve neşeyle el çırpıyorduk sözüm
ona.
Ya, bu sene ne yapmayı düşünüyoruz?
Daha doğrusu neye mecbur kılındık?
Evin içinde bile birbirimizden uzak
yaşarken ve en yakınlarımıza dokunmanın özlemini çekerken kolay mı bakalım
geçecek bu zor günler ve bakalım yeni yıl gelene kadar daha kaç bin insan terk
edecek bedenlerini ve sevdiklerini?
Küçük bir yılbaşı ağacı belki de
depoda saklı duran ve üç beş de süs üzerinde bir de sofrayı donattık mı?
Tadı kaldı mı sahi eski yılın da yeni
yılın yakasına yapışıp ne mi dileyeceğiz?
Ne büyük ikramiye umurumuzda ne de
tatilde ne yapmayı planladığımız zaten kurak geçen bir yılın son günlerinde tek
kurumayan nemli gözlerimiz en çok da dua ederken içten gelen bir yakarışla
tutunmak inancımıza üstelik sırf kendimiz için de değil ettiğimiz dualar.
Her gün daha mı ağırlaşıyor ne
hayatın yükü? Bir tarafta ekonomik sıkıntılar bir yandan dünyanın bitmek
bilmeyen tehditleri ve barışı sağlamak adına devletimiz elinden geleni yaparken
tüm dünyada hız kesmeyen adaletsizlikler ve zulüm gören milyonlarca insan ve
Müslüman elbet çocuklar ve kadınlar en çok da mazlumlar ilk sırada iken.
Sistem çöktü çökecek elbet dünyanın
genel gidişatı hayra alamet değil ve salgın yüzünden yeryüzünde yaşanan kaos ve
ölüm tehdidi daha doğrusu hız kesmeyen insan ölümleri ve küresel hicabın
doruğunda dünyanın artı yaşamak için güvenilir bir yer olmadığına nerede ise
herkes hemfikir iken.
Basit bir sağlık kontrolü için bile
hastaneye gidemediğimiz ve sağlığımızı korumak adına ne yaparsak yapalım
tedirgin bir bekleyişin de nerede ise hepimizi esir aldığı.
Aşağı yukarı on beş gün sonra bu zor
geçen uğursuz yılı yolcu edeceğiz ve asla da iyi anmayacağız 2020’yi ve elbet
umudumuz yeni yıldan ve dünyanın dört gözle beklediği iken bu salgının
sonlanmasını.
Çok şeyi yitirmişken üstelik: hem
sevginin saygının çöktüğü, dünya genelinde yaşana haksızlıklar ve hak ihlalleri
süre gelen ekonomik çalkantı ve devletler arasındaki gerginlikler de hız
kesmezken bir de üstüne üstük çocukların okula gitmekten mahrum kaldığı ve her
birimiz evin içine tıkılmışken birbirimizden git gide uzaklaştığımız.
Hayata tutunmak illa ki.
Yok saymak derdi tasayı belki
kendimizi kandırmak ya da avutmak adına ama illa ki umudu saklı tutmak adına
fazla da gücümüz kalmamışken en çok birbirimizden, ailemizden ve
sevdiklerimizden destek aldığımız ve ettiğimiz ve edeceğimiz duaların da
İnşallah bir şeyler ve aydınlık yarınlara kadir olması adına.
Tükensek de tüketmediğimiz kadar
inancımızı ve umudumuzu her birimiz nasıl da içten içe diliyoruz yeni yılın
sağlık ve huzur getirmesini elbet mutluluğa hasret düştüğümüz.
Bir soru eki olsa da hayallerin
uzantısı en çok da geçiştirmek ihtimalleri ve kesin gözüyle bakma yeni yıldan
beklediklerimiz bir o kadar kendimizden ve her birimizin de nice hayali varken
geleceğe dair en azından hayatı yaşanır kılmak adına buna mecbur ve de istekli
iken…
Şimdiden mutlu yıllar dilerim hep bir
ağızdan ve yürekten de aynı dualarda buluştuğumuz kadarıyla.