Geç kalmışlığın merhalesindeyim, sen fani yabancı

Aşkın külliyesinde kayıt altına aldıklarıma da asla aldırma…

 

 

 

Nakşeden karekökünde hüznün

Sevgi denen mıntıkanın da izinde

Soyutlandığım öbek öbek

Sayıkladığımda durduğum her nöbet

Sarkacı kırık ruhumun

Dalgalı denizlere meylettiğim

Evrenin fıtratı adeta bir fıkra gibi

Şah damarımdan yakın olanla iştigal

Satılmış düşler cehenneminde

Rölantiye alsam ne ki hayatı?

 

Nifak sokanların kabrinden taşan isyanları

Pejmürde iklimde bir doğduğum bir battığım

Batık denizlerde

Ruhun asası

Batık gönüllerde

Kalp gözümün seçmediği hep de yalan aşkları

İçen iblise yağdırdığım lanetin izinde

Mücbir sebeplerle yok sayıldığım o isyan denizinde

Nasıl da uzağındayım dünyanın

 

Bir tuzak gibi misinada saklı kayıplarım

Ve kalburüstü beyanlarım

Yorgun dimağının

Ağa kapılmış sözcüklerin duasını aldığım

Annemin sıcak ellerinde saklı af edilmiş günahlarımı

Bazen savsakladığım

Yalancı baharın da dinmek bilmedi iltifatı

 

Hazzı mıdır yoksa yalnızlığın?

Haiz olduğum bir kuru canım

Hazır ol da durduğum

Göç vaktine uzaklığım yakınlığım

Derin bir lahza

Ruhun büyüsü gibi nasıl da yasta

Düşe kalka yürüdüğüm yaşlı menkıbelerin

Yas dolu imgelerin

Nazarında ç/ağlayan yalnızlığım

 

Şiirden de fazlası saklı içimde

Şiirden öte yazılası

Her yeni ölüm fermanı

Ertelediğim son durakta

Mücadelesini verdiğim doğruların tininde

Darmadağın yüreğim ve ruhum

Keşfe çıktığım şafak vakti

Uyduruk bir sevgi de değil mıntıkamda saklı tutulası

 

Tutulan nutkuma

Bitimsiz umuduma da nifak sokmasın hiçbir güruh

Gölgeden öte

Döllenmiş imgelerin rahmine düşen

Ölüm gibi

Sağdıcım iklim gibi

Solumda gamlı notalar

Seyrinde hüznün

Kocaman bir sol anahtarı

Fa’ dan sonra

La’ dan önce

Lal sevgimin buruk niyazı

Allah katında açmanın uzamı

 

Sevip de serildiğim Rabbin Dergâhı

Bir mizaç değil bir mizansen hiç

İçliğim nasıl ki şiir

Hiçliğimle vurgun yediğim

Varlığımın da tuş olduğu gün ve mevsim

Güme giden hayallerim

Güzergâhı mı ölümün?

Oysaki bir servet bildiğim sonsuzluğun çağıran sesi

Sandık dolusu naftalin

Nasıl ki çeyizimi yedi binlerce güve

Başımı da yemesinler diye

Fersah fersah uzağındayım azgın simaların

 

Sinemdeki güzün

Şiarım iken hüzün

Şirin bir lehçenin de dokunulmazlığı

Kardığım şiirlerimin sevecen ç/ağrısı

Ümmeti bunca gizin içimde saklı

İhya edilesi bir tanrı iken kalemim

Rabbim, yaz dediğinde sayfaya serildiğim

Şafağın şakağına dayadığım melun kalem

Şafağı atan imgelerden ibaret ruhum ve ülküm ve şiir ülkem

 

Bir redif

Basmakalıp br kafiye değil

İçlendiğim her gün her duygu

Nazarında kâinatın

Hiçliğime taktığı bir toka misali

Şiirin edebi ve terbiyesi

Azat edilesi bir köle gibi

Sözcüklerin yakan zamlı tarifesi

Gönül tezgâhıma serili

Binlerce dize

Metruk hanelerden firar eden o meczup gibi

İsyanın katarı

Aşkın kantarı

Bozuk olsa ne ki?

 

İnsan içten sevmedikten sonra

İçimi bir hoş

Sevmesi mayhoş

Tutuşan yüreğimde seken nice şiir

Yaldızlı bir yolun beklediği

Bekletildiğime de değdi hani

Yoksa çekilir miydi ilhamın dinmek bilmeyen nazı niyazı…