Düşlerim mahzun, sözcüklerimi mahmuzluyorum ve rüzgârla oynaşıyor kalemim.

Kaderim de ruhum da bana özel: öznesi gizli değil üstelik ayan beyan hüznümle teşrif ediyorum.

Damağımı kaldırıyorum her düştüğümde yere.

Her düştüğümde yeniden dirilip umuda yelken açıyorum.

Maruz kaldığım esinti ve maruzatım saklı Allah katında: mevsimlerden umut günlerden huzur hayata dair bir güncelleme ise kalemin hatırına dokunduğum bakir ve beyaz sayfanın nuru.

Ötüşen kuşlar misali geceye katık ettiğim aydınlık.

Miski amber kokan evrenin nüktesi bense seyyah bir derviş akışkan aşkın tek öznesi ve özlemi.

Kanaviçelerle dolu gök kubbe ve okuduğum hutbe ve kavşaktayım belki de kaçışan zamanın peşinde kıyamdayım ve diri sözcüklerim ve dingin bir ömrün beklentisi ile içtimada.

Hazımlı hazımsız kim varsa değil umurumda.

Hamt ettiğim kadar mutluyum bir de şaibeli fısıltılardan uzak kaldığım kadar.

Esnek kalemim, açık teni göğün lakin koyu gözlerinde gecenin kelebekler uçuşuyor ve asla da izah edemiyorum göreceli karanlığı ve haşmetli aydınlığı büyük ihtimalle şarjı bitmeyen kalp gözüm idmanlı her yalnızlığa ve dara düştüğümde yetişen Hızır gibi hazır ol da yaşarken yaşamayı arzu ettiğim huzurun ayak sesleri yakın kılıyor beni kıbleme ve Rabbime.

Uçuşan kuşlar gecenin dimağı.

Uçuşan hayallerse gerçeklerin duvağı…

Ve nazlı bir gelin gibi s/üzülüyor sözcükler kucakladığım kadar kalemi kurcalıyorum da belleğimi.

Bir taslaksa kalem.

Bir taraksa sözcüklerden dökülen kepekleri köpük bildiğim.

Kısaca afaki olan her duyguyu gerçek kıldığım ya da tam tersi:

Gözüm açık gördüğüm rüyaları boş sayfaya serptiğim ve iman gücümün sarmalında hakkını veriyorum insanların da sözcüklerin de.

Gecenin lehçesi pelte.

Gecenin şiarı ise asla karanlık değil.

Gece işçileri vardiyada bense tasnifliyorum duyguları.

Hüzünle sırdaş bir iklim bellediğim imkânsıza duyduğum aşk ve özlem biteviye sızlatıyor içimi ve duyguların huzmesinde salınıyorum.

Sancılı bir veryansın şaibeli gölgeler.

Pekişen iç sesim ve akça pakça teni sayfanın ve üzerine serptiğim zümresi siyah mintanlı sözcüklerin peyda olan yüzlerce cümle hem ılıman hem üşüten ve sürahi dolu imgeyi başıma dikip içtiğim uykulu gözlerimden akan yaşlar ve susmak bilmeyen iç sesim ve karanlığa karışan nidalarım ve istiflediğim kadar sözcükleri iki yakamı birbirine ilikliyorum gel gör ki iki yakam da asla bir araya gelmiyor.

İmtina ettiğim güzellikler ve dokunmaya kıyamadığım en çok da alaşağı edilmiş yüreğim.

Gece gözlü sevgili sensin yitimim.

Karanlığın peçesi sensin gizemim.

Kördüğüm olmuş benliğim ve kararan gözlerim ve nabzını alamıyorum mutluluğun bir o kadar muğlak ne varsa mustarip mütevazı yüreğimle kurulduğum otağı elbet göğün geçişlerinde bir buluttan diğerine sektiğim ruhumla hasbıhal edip şiir olup göçtüğüm.