Düşlerimden sorma beni varsa yoksa düştüğüm çıkmazdan sor.

İhya edilesi yürekler vardır sandım ve bir ömür ifa ettiğim kadar görevlerimi hayata ve insanlara ve sevgiye de hep bağlı kaldım.

Ağdalı sözcükler.

Ağır aksak ilerleyen hayat.

Sona ramak kala yeniden doğdum ve nice mısra yitti nice mazlum imge ve sair duygu ve esefle kendime söylendim ilk günden bu yana.

Gün nazlı bir çiçek.

Gece ise lahit.

Gün yüzlü bir coşkuyu mezar edindiğim gecenin teninde dolaşan karıncalardan medet umdum ve onların yaşam serüvenine de hep gıpta ettim oysaki bizlerdir gıpta edilesi ve biz olmaktan başka her sözcüğe her duyguya meylettik.

Zamanlardan ahir zaman.

Şafağı atan gece.

Şafak saydığım bir ömür bazen dağ tepe aşıp varmak adına hidayete.

Lakin vardığım hep meçhul bir nihayetti: arz eden neyse talep bulmayan.

Ve sıkı sıkı bağlı olduğum adalet ve asalet: ne yazık ki bu dünyada vuku bulmayan.

Yazdıklarım ne ki öykündüğüm güzelliklerin yanına?

Ben güzel olsam neye yeter ki iç dünyam bu kadar adaletsizlikle sınanırken insanoğlu?

Hasreti sonlanmadı beşerin. Nazı da niyazı da.

Nazlanmadım ben sadece geri durdum çünkü yağmalanacak tek zerrem kalmadı geriye.

Gün hüzünlü.

Çöreklendi karanlık.

Çökertme oynuyor dizelerim belki de harmandalı.

Harmanladığım duygularım ve naftalin kokan dünlerim bense andaki mevcudiyetimle dik durduğum kadar dikleniyorum cihana. Dilemması bir duygunun bazen dilaltı bir acı ve yağdırıyor Rabbim rahmeti içimde saklı kehanet dışımda saklı İlahi Kudret aslında her yerde her surette O’na rastlıyorum: bir kuşun gagasında asılı kalan yem tanesi gibi ya da yeni doğan bir bebek demek ki yarınlardan hala ümit var bazen susan bir ses bağdaş kurmuşken aşka kavuşmak İlahi Aşka…

Sözcüklerim benden asla cüretkâr değil.

Sözcüklerim beylik değil asla.

Beynamaz gölgelerse oynaşıyor karanlıkta lakin karanlığı delen gözlerim sayesinde seçiyorum önümdeki gitmem gereken yolu ve aralıksız adımlıyorum.

Kalemse bir uzvum adeta.

Boyum uzamasa da yazıyorum.

Yazsam da boyum uzamıyor: ters mantık ya da logaritma aslında sözcükler asil iken bense en asil asal sayı iken bazen yutan elemana denk geldiği ve mutlak değerle çoğaldığım bazen sindiğim bazen sustuğum bazen coştuğum.

Rabbin yaratısıyım ve her yarattığına ilk günden beri sevgi ve saygı beslemişken üzerimde dolaşan alıcı kuşlar ve yağmur bulutları elbet yoktan var eden Huda ve işte sadece benim ıslandığım o ahmakıslatan bazen zirzop gölgeler kesiyor yolumu lakin ben Allah adına baş koymuşken gittiğim yola çok da dert etmiyorum gölge edenleri.

Hazan ve sızan sözcükler.

Hazır ve nazır cümleler.

İsyanda kalbim çünkü o kadar çok emek verdiğim kadar sevgimden de açık ve ödün verdim ki…

Kıyıldıkça içim kıyama duruyorum ve kırılan kalbimden şiirler yazıp şiir belliyorum hayatı da ilk günden.

Dingin ve huzurlu bir güne uyandığım bazen uyanıp gerisin geri kaçtığım yine de her halükarda şükrettiğim.

Sevme ehliyetimi bana sunan O madem ve mademki kalemin de g/izini sürüyorum ruhumdaki çatlaklar ve o kırık fay hattı ve devasa depremin ardından artçılarla sarsılıyor yüreğim ama yaşarken açık vermediğim kadar da ardına kadar açık yüreğimin kapısı dileyen insan da nazar ederken, hamt ettiğim kadar güçlü ve dirayetliyim elbet gücümü Allah’tan aldığım ve gücüme gitse de olup bitenler ben güç bela değil yürekten sevip umut ediyorum üstelik her halükarda.