Card image cap
Sevgi̇li̇ i̇stanbul, mutlu bayramlar

Sevgili şehir, hoş geldim mavinin kalbine.

 

İhya edilesi acıları mabet bildiğim bir günün özrü ve tesellisi olarak düştüm bu kez surlarında saklı satırlara.

 

Aşk kelebeğinin kanatlarında polenler saklı, sevgili şehir ve büyümeyi ertelediğim bir ömrün coğrafyasında gizemler ifşa ederken rengimi, ben kelamın dirayeti ile sınanıp kamil bildiğim yüreklerde fink atıyorum aklımca.

 

Muhabbet ettiğim gecenin örtüsünü henüz çekmedim üstüne köprülerine sen canım şehrimin.

 

Bir kural olduğunu bilsem de susamıyorum işte sevgili şehir ve suskunluğuma biat bir ömür hüküm süren, cafcaflı satırlar kuramıyorum sadece aşkın ve inancın hakim kılındığı bir beyit olmaya özeniyorum.

 

Kirli dokusunda muhalif kabusların, ben yüreğimin iris’inde bir şahika olmaya özeniyorum sonrası Allah kerim dediğim deli bir ferman belki de.

 

Dokusunda yalnızlığın sen saklısın, yüreğimin pervazındaki pervasız şehrim ve ben iklimlerin yasını tutuyorum.

 

Coşkulu kinayeler konduruyor insanlar oysaki ben, muteber bir sevginin iz düşümüyüm kendimce sevdiğim aymazlığında yalnızlığın bir kör heceyim ya da kordan bir bilmece sobelendiğim doğasında aşkın, katıksız bir izlekte izbe bildiğim bilinmezliğin de yürekteki sarkacı belki de gidip gelen…

 

Derken bir imge peyda oluyor, sevgili şehrim…

 

Ve müfreze bir nüktedanlık ben ki kabıma sığamadığım ömrün kerrat cetveliyim aşkı azap yüklenmiş; yüreği asla kirlenmemiş bir de söyleyemediklerimi şiirlere döktüğüm ve öptüğüm vatan toprağında bir şehit olmayı dilediğim yüreğin hazanında bir de mahşerin çağrısına cefa yüklediğim…

 

Görünmezliğin indinde kabul görmesem de.

 

Aşka ramak kala solsam da ansızın ben illa ki sevgi özleminde bir şiir olup düşüyorum senin yedi tepelerine sığındığım bir bulut olmak adına sığdıramadığım yere göğe coşkunun da ayak sesi ve ayak izi iken yazmaya durduğum aslında bir kuş olup konduğum bucak bucak.

 

Yaralı bir martı olduğum aşikâr, sevgili şehrim.

 

Simit susamlarında diniyor açlığım ve deniz kokan seni çok seviyorum belki de bir iklim dillenirken bucağında şehir ışıklarının hurafeler dilleniyor gecenin bir vakti…

 

Muktedir olduğum hiçbir şey yok ki dualarım ve kalemim haricinde bir de sevdiğim nice insan ve nice güzellikler üstelik bihaber oldukları ve çok uzağımda salındıkları.

 

Maviyle örtüştüğüm günün bir öğreti değeri taşıdığı.

 

Aşkın zambağında unutulmuşluğum belki de bir nida iken soluduğum havanın tok sesi ve tok gözlü molekülleri içimde devinen maruzatları da dile getiremezken aşkta kıyama durup kıyım uğrayan yüreğimde bin bir çetele yine çetesi izdihamın bende illa ki bir farkındalık yaartıp ben tüm çekincelerimle uzağında dururken insanların oysaki sevdiğim kadar da ihtiyaç duyduğum ve bilumum uyumsuzlukta baş verip ben hala sonlandıramazken mücadelemi.

 

Şimdi sıska bir imge sıkıştırdı beni köşeye ve ben esefle yıkarken yüzümü biliyorum ensemde acılar baskı yaparken ben şehadet parmağımla havayı kokluyor ve dokunuyorum.

 

Şiir yüzlü kadınların asla olmadığı.

 

Şiir sesli adamların azınlıkta olduğu.

 

Aslında bir şehir dolusu şiirle sözleşip de şirin bir tebessüm sunarken evrene ve kıtlık çeken insanların sevgiden ne kadar uzakta durduğunu fark edip gizliden gizliye seyrettiğim içimdeki o mahşer yenilgisi.

 

Uyumadan seni uyutmalıyım ama bil ki ne ben seni unuturum ne de sen beni görmezden gelirsin.

 

Mavi gecenin kundağında ben ölüm koklarken bil ki seni koklamadan geçmeyecek hiçbir günüm ve ömrüm yettiğinde düşlerimde saklı tutacağım seni her be kadar bir düş yangını olsa da şiirin göbeğinde yorgun bir imge tadında katıksız sevgimle cihat ettiğim yüreğin kabri.

 

İstanbul’un nezdinde, canım Türkiye’min, tüm İslam aleminin ve dostlarımın bayramı kutlu olsun.

 

Nice bayramlara İnşallah…