Düşlerime mil çektim, bayım:
Aşkın sağanağında kıyama durdum.
Ben ve yalnızlığın mizacı: iri
salkımlardı yüreğin tek ihtiyacı.
Gökte saklıyım: yerden yukarı uzanan
bir bulut gibi konduğum yüreğin rahlesi ve haresi.
Sözcüklerim var bol keseden sevgim
saklı bana uzanan her cepheden.
Gönül radarım ve kucakladığım kâinat
kadarım:
Aslında tek zerre lakin severek vakıf
olduğum sonsuzluğun şeceresine.
İsyanım büyük ve t/aşkın mizacım
bazen kördüğüm olduğum bazen başıma geçirdiğim kukuleta.
Sözcüklerin sarmalında ayakucumdan ta
başıma kadar uzanıp yanıyorum ve yakarıyorum Rabbime.
Ah, bayım, ah.
Yalnızlığın kordan kafesi bir de
hudutları aşan aşkın neferi şu sökük yüreğin solgun çehresi.
Azığa aldım dünü günde saklı tuttum
ispatladığım rüştümü.
Ve çentik atıyorum bir bir duygulara
bir o kadar bastıran sağanakta kaçışıyorum sağa sola derken saymaya başlıyorum
bu sefer soldan sağa.
Sağdıcım, esinti.
Solumda saklı gamlı notalar ve sol
anahtarı ve baş veren özlemle yıkanıyorum, gönül pınarından besleniyorum bazen
solup bazen sönüp ölümle restleşiyorum.
Gönül tezgâhım ve berhudar ol,
dediğim kadar da varsın bayım: varsın yok say beni yine de yüksünmeden severim
seni.
Seyyah yürek.
Çatallı sesi rüzgârın.
Hazanda saklı hüzün büyüyen öbek
öbek.
Minvalim ve de:
Ah, göğün maviden mintanı yetmedi mi?
Miadı doldu sözcüklerin ve geceye
erdim ereli milat bildim ben bu satırları ve sevdalı yüreğin bir köşede
unutulmuş na’şı.
Mahşeri bir kalabalık geceyi esir
alan.
Yandan çarklı bir gülüş bu aşkı alaya
alan.
Çizmeyi aştı duygular ve yenik düştüm
ben bu aşka.
Sefil tınısında özlemin şerit
değiştirim yanıp tutuştukça.
Bin yaşındayım ve ergendir benim
sevdam hem masum hem içten gelen hem de farkına dahi varamadığım nice duygu
nice insan bana köstek olan belki de babadan miras köstekli saatin zincirini
doladım ben boynuma ve zincirleme duygularımı kazada kurban verdim kim bilir
neyin uğruna…
Bekam.
Bakaya kalan rüyalarım.
Sapla samanı ayırt edemeyen eşrafım
ve işte altında yıkandığım ve yeniden doğduğumun da müjdecisi iken o bitimsiz sağanağın
rahmeti ile kanat açıyorum yarınlara.
Hüznüme ve bu aşka kefilim.
Şarlatan iblis ve karanlık gölgelerse
peşimde ve ben peşinen sığınmışken Rabbime ve beni saklayan mabedime…
Lafügüzaf, bayım:
Aşkın radarı ve kantarı ve
teslimiyetim Rabbime: daha da çok yolum var ve çıkacağım ne çok basamak.
İkramım.
İkbalim.
İtirafım.
İmtina ettiğim kadar güzellikleri ve
esefle tarıyorum saçlarımı belki de kendimi zor tanıyorum bu yüzden en çok
sevmeyi seviyorum ve işte sıra geldi kendime.
Kimliğim kayıp ruhum da.
Miadı dolan bir sevgiyse bu, yâd
edilesi ne çok şey kaldı dünde.
Gövdem delik, yüreğim sökük kaleminse
boynu bükük.
Bir rehavet ki çöken üstüme yoksa
mutlu aşk da bir rivayet midir ve şehir efsanesi ise mutluluk ben sevdikçe
hâsıl olan neyin nesi?