
Sevdali semazen
Mavinin istilasına tanık Tanrı, bir
havarinin mizacında salınan sarkaca duyduğum özenti belki de bir öz eleştiri
şimdi kumpas mağduru bir gölgenin uğultusuna maruz kalan gecenin son demlerinde
satırlar çaldığım ahret göğün de menkıbesi soytarı bir sitemde saklı ne de olsa
güzergâhı aşkın bunca yaralı beyit ve tercüme ettiğim her acının farkındalığına
nail olan bir peri, irili ufaklı düşlerden dökülen kırıntıları nimet diye öpüp
de başına koyan bir şiir.
Perdelerin uçuştuğuna kani gölgem.
Gölgemin de olmadığına kani fevri
sevdam.
Boyutsuzluğun ardına çakıl taşları
serptim ve mahmuzladım göğü de zümreyi de geçit vermeyen her aşka taziyelerimi
sundum gündüz gözüyle hayra yorduğum her şiire de verip veriştirdiğim bir
mağlup düşü evlat edindiğim belki de hayırlı bir evlat olmaya asla hayır
diyemediğim.
Sükûnun çizelgesinde saklı bir
hatırayım.
Bir sözcük tufanının ortasında kala
kaldığım ölümün ta kendisiyim belki de giyindiğim her yarım kalmış ukdeyi
sevdalı bir semazenin de tininde aykırılığıma biat sevgiyi dillendirdiğim her
şiirime asarken yüreğimi gerdanlık niyetine.
Soyut tüm mefhumlar.
Somut ne kaldıysa geride perdeleyen
gözlerimi izafi bir perde aslında nadasa aldığım mutluluk büyük bir kıvançla
uzak dururken minnet etmediğim her vefasız kibre delalet bunca sanrıyı illa ki
ittiğim ellerimden kayıp düşen bir ferman işte sonlandıramadığım geveze dilimde
saklı her fedai düş ve kalemin mizacına yenik düştüğüm bir buse kondurmak
sevginin alnına dokunmaya dahi kıyamazken sevdiklerime yaralı bir kuşun ta
kendisi kuş bakışı serdiğim özleme binaen sözcüklerin kefaretini ödediğim bir
şiir öncesi.
Sınandığıma delalet olsa olsa.
Sevici bir gölgeyi tarumar edip
aydınlığa düşkünlüğümü gece ile dizginlediğim belki de mazinin kepengini hala
indiremediğim.
Balyoz yiyen mıntıkasında yüreğin
geçit vermez sair duygu.
Şaibeli sevdalara korkarak
yaklaştığıma mı yanayım yoksa usulca baktığım perdeden aslında kendimi
seyrettiğim içimdeki aynadan.
Öğün kaçırdığım bir ömür, göğün
temennisi mi yoksa sarkıttığım bu ipe tırmanıp da yerin merkezine yaptığım
yolculuk oysaki ben bir yıldız olmanın hayali ile hep de uzak durduğum
yeryüzünde ayrı kaldığım o zümreyi uzaklardan seyredip içimdeki devasa rahmeti
asla indirgemeden saklı kaldığım kozamda ötüşen bunca kuşu bir azametle
fırlattığım mıdır havaya uçuşan her kanadı bin bir yeis ile kucaklayan Tanrı…
Sevdalı semazen.
Şaibeli eksen.
Akla zarar insanlar ve burunlarından
soludukları öfke.
Nazarında ömrün bir kelaynak kuşu ve
örtüşen mizacımla aslında itibar etmediğim şen şakrak hayatların soluk edası ve
işte demlendiğim her günü geceden ibaret sanıp da ömrü bir kavşakta terk
edilmişliğim.
Sapladığım her ok aslında kayalara
tırmanan bir denizyıldızı elbette aşkın fevri gölgesinde uzanmanın verdiği o
coşku ait olmayı dilediğim bir rotada saklı tutulası tüm hezeyanlardan düşen
payıma.
Tereddüt etmeden sevdiğim iklimin
nazarında aykırı bir rüzgâr olmam elbette umurunda olmasa da kimsenin ben
sancağıma sahip çıkıp tutuşan eteklerime kova kova su döküyorum şiir mizaçlı
bir yangında kurtarıyorum ilk olarak imgelerimi ve çat kapı gelen hüzünle
tokalaştığım asırlara dayanan yalnızlığıma sadece Tanrı iken sahip çıkan
haşmetli namelerin efkârına tav olup körüklüyorum içimdeki ateşi.
Ne öldüğüm.
Ne içimdeki yarayı sövdüğüm ve işte
muteber bir d/okunuşla hizaya geliyor cümlelerim ne de olsa kazasını kılıyorum
yaşamadığım yılların oysaki deli fişek bir coşku ile baş kaldırdığım bunca
insandan mirastır bana yazmaya sevdalı bir huzurlu seferberlik ki yüreğin
kıblesinde dinginliğe hasret ve meftun bir rüzgârı çağırıyorum dudaklarımdan
dökülen ıslıkla ve dümeni yeniden kırıyorum gaipten gelen bu coşkunun da son
durağına gelememenin verdiği kırgınlık ve hicapla ruhuma iyi gelen acılara…
Ayraç, yalnızlığın hükümranlığında
maviden ibaret bir demet gülüş armağan ediyor, rengin de ibaresi iken uçuşan
bunca konfeti.
Neyi muhafaza ediyorsak artık, bir
resmin kimliğinde ç/alıntı bir şarkı ve makûs düşlerin sıra dışılığında gaipten
gelen bir uğultu.
Ses etmediğim kadar kutluyorum
zaferini ölümün ve kocaman bir parantez açıyorum içimde saklı utkun de
penceresine konan aşk meleğine muzipçe b/akarken Tanrı.
Tanrısızlığın yollarında kaybolan
insanlar ve hala saklı tutuyorum inancımı ne de olsa her biri bulacak gitmeleri
gereken yolu.
Bir nazire.
Siklamen renkli bir düş.
Gönülsüz bir feryat aslında içime
kapandığım ömrün de savurduğu bir vaveyla şimdi muhatabım olan yalnızlık aklımı
kurcalarken gidemediğim uzaklığın yakınlığını hesap ediyorum aslında her yakın
addedilenin de ne kadar uzak olduğunu.
Keşmekeş duygular satırlarda yangına
sebebiyet veriyor ve yandığım kadar bu eziyeti savuşturuyorum göğün temennisi
illa ki sarkıtın eridiği ve yüreğin elzem ihtiyacı her damlayı içine çekmek ve
nihayetinde boğulmak bu salkım saçak yalnızlığın da manifestosu iken uğradığım
yıkım.
Kelamın sonu olmadığı gibi sevginin
de erişemediği uzaklık yok ve sakalım olmadığı için söz geçiremiyorum yetim
niyazlarımın tek şahidine ruhumu sunarken bir de gönül gözünde kaçkın bir eda
ile sevgiyi şiar edinmenin de neresi yanlış demenin meali iken sessizliğimle
protesto ettiğim sevgisiz dünyaların geride bıraktığı iz.
Bazen soluduğum hava ağır geliyor
bazense solan çiçekleri atmaya kıyamıyorum ve bunca çiçeği kime ne akla hizmetle
sunduğumu değil neden bir demet çiçeğe sahip olamadığımı soruyorum içimdeki
kırık vazoya ve sevgiyi büyüten her katrede sevgisizliği ile evreni talan
edenlere söyleniyorum ve bilinmezliğin gücüne yenik düşüp yeniden susuyorum.
Karanlığın açmazında ve sair düşlerin
de aymazı iken nail olduğum tüm gerçekler ve gerçek ötesi bir yanılgı ile
sırların serlere sunduğu mazeret.
Öykündüğüm hiçbir hayat yok ki madem
bir de öncemde öldürdüklerime göz gezdiriyorum ve özümde saklı her şeyi
korumanın verdiği öz güvenle ara sıra kendime yabancılaşsam da biliyorum
yedimdeki insanım ve eğer erersem yetmişime arz-talep dengesini koruyamadığım
için hala yanılgı yükleneceğimi de biliyorum bir o kadar hayal kırıklığı ve
pişmanlık.
Savrulmakla savunmak arasında gidip
geldiğim ve işte övünç duyduğum izafi ama sabit kıldığım rotamda pekmez tadında
bir sevinci ekşimiş bir yüzle içip düşüşe geçen mutluluğun de peçesini indirip
aslında pençe atan vahşi hayvanlar gibi sırıtan bir sevinçle kundaklıyorum
dünün yalnızlığını ve biliyorum ki; bu yalnızlığımla sınanıyorum ilk günden
beri.
Bir ihanet ise uğramadığım.
Bir ihanet ise addedilen aslında
kendime ihanet ettiğim.
Gönül kompartımanındaki bu tıkış
tıkış yolculuk ve her şeye rağmen mutluluğu ara sıra hissettiğim en azından
sevdiklerime sunduğum güleç yüzümde solan gamzeleri yazdığım ve yazmadığım onca
şiirin.
Eğer ki bir iltifat ise b/eklediğim
sadece sabrımı saklı tutuyorum yol yorgunu bir şiiri daha baş göz etmek adına
günü de hangi acıyla kapadığım…
İflah olmaz bir hayalperest olmanın
de sebili adeta dinmeyen rahmet ve sadece benim tanık olduğum her sıra dışı
günü sıradanlığa armağan edip sıra dışılığıma da bin bir bahane bulduğum.
Gidemediğim her yere gönderdiğim
ruhum ve duygularım ve bedenimle ait olduğum mekândan taşan bunca duyguyu
satırlara yığma telaşı ile bedenimden ayrı bir dünyanın sefasını sürdüğüm ve
cefadan yana derdim de yok iken.
Saçımın bir buklesi.
Hazanın da askıntı olan melankolik
mizacı.
Şakıyan hiçbir şarkıyı da izah
edemezken yazdığım her satıra konuk olan notaların dinginliği ile kendimle
uzlaşmak adına yaşadığım ve yaşattığım muteber bir yolculuk yasadığımı değil
yazdığımı beyan ettiğim o gizemli pencerenin de kırık kanadında ölü bir iklimle
baş başa kalmışlığım tıpkı efsunlu kalemin muhbiri olduğu yalnızlığın akan
çatısı.
Dost emeğine kalemine yüreğine sağlık selam ve saygılar
Sonsuz teşekkürler dostum. Selam ve saygılarım seninle
İflah olmaz bir hayalperest olmanın de sebili adeta dinmeyen rahmet ve sadece benim tanık olduğum her sıra dışı günü sıradanlığa armağan edip sıra dışılığıma da bin bir bahane bulduğum.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Güzel yüreğine çok teşekkür ediyorum canım arkadaşım. Sonsuz sevgimle gönül bahçene