Sev emri̇
‘’Yazmanın bittiği son konaklama
noktası mezardır.’’(Şükrü Erbaş)
Bir yalnızlığı paylaşıyorum şiirle ve
gücümden gücüme giden ne varsa bir alıntı mahiyetinde aslında her günüm ve
çalınmış hayallerimden çalınmış hayatımdan dem vurmayı bıraktım bırakalı sadece
yazıyorum sadece seviyorum.
Öncemde mevcut olan da bu değil miydi
hem? Ne de olsa sevgiden aldım gücümü ben ve bilgiden.
Bildiğimi bilmek de yetmiyor bazen:
ama bana değil anlattığım insanlara ve bildiğimden öte iklimler savuruyor
yalnızlığımı ve filozofun da vurguladığı üzere:
‘’Bildiğim tek şey hiçbir şey
bilmediğimdir.’’
Yalın ve net olmanın da bir lüks
olduğu günümüz dünyası.
Dünde devrim yapan insanlar bu gün
delice tüketirken evreni ve ceplerinde olan olmayan parayı ve işte hayatın
izdihamı yerleşik içimde.
Hayallerim var.
Hatıralarım ve de…
Şairin de dediği gibi;
‘’Şiir iki şeyden doğar: hayal ve
hatıra.’’
Hele ki hatıralarda kalmış sevdiğimiz
ve inandığımız insanlarsa hayallerimizi çalanlar ve bizler bunu henüz fark
ederken…
Belki de kendi kaleme attığım bir
gol/müş bu yani bir ömür paylaştıklarım sevdiklerimle ve en sevdiğim dostum hem
bir hatıra nezdinde dünde kalmışken üstüne üstük sahibesi olduğum hayallerimi
çalıp da çalıntı düşlerle kendine sözüm ona yeni bir hayat inşa etmişken…
Rutinim hep sevmek oldu.
Art niyetsiz yaşamanın bana kattığı o
muhteşem sevebilme yetisi.
Sevginin de sevilmenin de insanlara
asla yetmediğini anladığımda yaşadıklarım çorap söküğü gibi geldi ardı ardına:
Ve işte kalemimle o gün tanıştığım
çünkü sevdiğim ve seveceğim herkes beni terk etmişti üstelik tarafınca
sevildiğime inandığım her kimse.
Sevgimi vereceğim yeni bir şeyler
yeni insanlar olmalıydı aslında olmalıymış çünkü kalem ile olan birlikteliğimde
beni bekleyenlerin henüz farkına varmamıştım.
Yekten ve tekten kalemime âşık
olduğum ama devamı var/mış:
Bu sayede yolumun kesiştiği nice
insan ve işte evren bana yeniden ‘’sev emri’’ vermişti nihayetinde mühürlü
yüreğim açılmış ve içinde yürüdüğüm dehlizden firar etmiştim.
Maneviyatın esintisi ile ısındığım.
Kalemin telkinleri ile kendimi
kucakladığım…
Neşri hayatın ve kifayetsiz addedilen
benliğim oysaki ben hep güçlüydüm öncesinde ve sonrasında da git gide
güçlendiğim gerçi güçten kaybettiğim de oluyordu bir o kadar gücüme giden ama
illa ki biri de vardı hep de var olacaktı elbet ‘’ol’’ emrini veren.
Bir elma mıydım da dalımda
olgunlaşacaktım?
Yoksa hep bir çiçek olarak açıp da
solacak mıydım?
Bense imgelerin gücünde saklı bir
sihirdim: ben sözcüklerin varlığında peşine düştüğüm o arayış elbet kendimle
illa ki uzlaştırma geliştirmem iken önem arz eden.
Ömrün türevi.
Tüketilmiş yılların tünediği.
Tümden gelen bir coşku ve sevgi ve
sözcükler yığdığım alt belleğim öyle ki bir ömür okuduğum yüzlerce kitap bana
çok şey sunmuştu bense onları hafife almıştım ve okunmayı bekleyen daha nicesi
öyle ki…
Aklımın kütüphanesinde saklı idi onca
kitap ve yazılmayı bekleyen nice cümle ve yazı ve şiir.
Ben bir romansam eğer.
Ben bir şiirsem.
Ben insan olmanın ne anlama geldiğini
hala insanlara anlatamamışken.
Sevginin gücüne sığındığım kadar
sevilmeyi asla telaffuz etmediğim çünkü bir ömür hep emin olmuştum sevildiğime
dair.
İşte aklımın tozlu rafları.
İşte hayallerim.
İşte anılarım…
İşte beni bekleyenler…
Cüssem neydi de neye cüret ederdim
ben?
Asla hiçbir şeye.
Bir o kadar her şeye herkese de kafa
tutabilirdim ve tuttum da çünkü beni korkutan bir Allah’ın kulu yoktu asla da
olmamıştı ve benim tek korkum insanları incitmek ihtimali olduğu için ömrün
çoğunu zaten susarak geçirdiğim için içimde feryat eden bir ses vardı
bastırdığım ve dış sesin yüksek frekansında duyulmamın ihtimal dâhilinde dahi
olmadığı ta ki kalemimle tanışana değin.
İlkimdi yazmak.
İlkemdi sevmek.
İnfazı henüz gerçekleşmemiş duygular.
İdrak ettiğimden de ötesi.
İfa ettiğim neydi hem ifade güçlüğü
hissetmiyordum ve ben sadece herkese anlatmak istiyordum.
Anlam bulmak ve de anlam olmak.
Siması tanıdıktı yüzlerin çünkü
sevgiyle eşleşmişti her biri çünkü her biri insandı ve içten ve sevmeye
doyamadığım ve içimde biriken küllerden defalarca doğmanın da mümkün olduğu.
Yüreğimse mabedim.
Duygular ise sözcükleri örten atlas
yorganım.
Ve başımı yasladığı vicdanım ve ulu
Mevla’m…
Mademki şiirler hayallerden ve de
hatıralardan ibaretti…
Benim ise tüm sahip olduğum yine ve
yeniden hayallerim ve hatıralarım iken…
Çoook teşekkür ederim
Hayırlı Ramazanlar dilerim