İklimin seyrinde sektiğim hece hece
kaldırımların duvağında saklı kanadı o serçenin ve bir sıkımlık canı ile koca cihan
kafa tutuyor adeta.
Sözcükler saklı ruhun tılsımlı
sarnıcında.
Yalnızlıksa bakaya kalan bir acı.
Hürriyet üstüne elbet çok şey söylenebilir
ve zincirlerimize eklenen yeni halkalar bu bağlamda sadece ruhumuzu özgür
kılabiliriz sevginin sancağına sıkı sıkı yapışık iken ellerimiz elemini de
birilerin gözlerinden okuruz.
Cafcaflı bir kıyım yaşamak.
Cengâver yürekler lazım bizlere.
Reşit olmayan acılar.
Yeknesak cümleler.
Bağdaşık sancılar silsilesi ve işte
hurra, şiirler adeta her biri aşkın ve hayatın menkıbesi…
Bir düş’ e düştü yolum ruhumun
kaskatı kesilmiş tekdüzeliği değil idi beni geren bilakis sıra dışılığımla içim
kıyılırken kıymete bindi evrene ansızın.
Gıybet ötesi satırlardan uzak…
Bir ganimet bulmuşçasına sevindiğim
ve işte kalemin her d/okunuşunda sözcüklerle cilveleştiğim.
Renkler solgun.
Sözcükler yaralı.
Yâdı dünün yamalı yüreğin de fıtratı.
İç bükey bir ayna aslında yazdıklarım
ve uğruna ödediğim bedeller ama inan ki değer hele ki değerlerle yolumuz
kesişmişken ve ortak paydada buluşmanın güzelliği…
‘’Oysa
bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.’’(Alıntı)
Yaralı mevsimin teninde doğan gündün
bir o kadar sevgi arsızı bir hükümdü giydiğim.
Soluktu teni yalnızlığın bense
kalemle masallar b/içtiğim kadar huysuz ve öfkeli…
Bir tebessüme baş koydum yalnız
düşler sokağında ama yetmedi…
İlahi idi ç/ağrısı evrenin
sözcüklerse ödediğim bedelleri bu lanetli aşkın ve servetin de cıngılı adeta ne
zamanki düşsen gözümden yere konmanı ertelediğim bir kanadın vardı senin ve
senin sevgin benim tüm servetim.
Himayesinde duyguların miski amber
kokan yokuşların dilberi.
Aşkın şaşalı özlemi bense diri bir
hece dingin bir ruh olmaya meyleden sense bir güvercin gibi gagalarken yamalı
yüreğimi…
Yâdımdın sen.
Dünümdün ve günüm hatta ömrüm.
Bıçkı dikiş bilmediğim kadar da
bıçkındı yüreğim bazen bir gelincik gibi sapım koptu kopacak bazen duvağı kanlı
bir gelin gibi ölümün nerden geldiğinin belli olmadığı.
Kıyamet erbabı idi kalemim dilim ve
sözcüklerim her tutuklu kaldığında bu sessizliğe meylettiğim kadar bir arayışın
himayesinde caka satan semt sakinleri şehrin tepelerine konduğum kadar
mezarımdı da sevdalı şehir.
Bir kubbe ise varlığın hani, ulaşamadığım…
Bir hutbe ise kulaklarımdan gitmeyen
na’şında dünün sevdam tek servetim.
Nakkaşı sevginin.
Söküklerimi dikemediğim kadar
merhemdim yüreğine sense yol yordam bilmeden o dik yokuşta gidip gelen tekil
bir hece:
Biz olmaya meylettim.
Biz olmanın yolu belki de ölümden
geçiyordu ve paçoz imgelerden alıp da başımı gidemediğim bu döngünün tekeri
kırıktı bir kere.
Kırıklarını aldırmadan yüreğimin
yeniden bir aşka düştüm.
Sözcükler aşkın huzmesi ve imgeler
batılı bu gezegenin.
Rengimle beyaz.
Veremediğim son nefesim, aymazlığında
yalnızlığın kalmadığı kadar mecalim kala kalmıştım bu dik yokuşta.
İzbeler laneti idi şehrin.
Şehre sevdalı bir şair idim madem bir
teselli babında gezdim durdum İstanbul’un tenha sokaklarını ve rengin vuruldum
denizin hani gözlerinde saklı o gök mavisi ve cennetimdin sen benim.
Cebbar gölgeler yolumu kestikçe.
Ben yolumdan ayrı düştükçe.
Seferisi yalnızlığın belki de kırık
bir sarnıçtı içinde uyuduğum kuyunun kehaneti elbet ölüm ve hüzün bana yoldaştı
yine de…
Canımdan can giderken cansız
gözlerime ve yüzüme kan geldi gün doğduğunda ve yalnızlık ansızın sırra kadem
bastı çünkü umut idi eşlik eden ve yandıkça canım daha da büyüdü inancım.
Asildin.
Bense asi bir rüzgâr.
Hasretlikti sözlerin ve haset
yüreklere tövbe ettim defalarca af diledim Tanrıdan kutsandığı kadar bu aşk
ancak ölüm bizi bir araya getirecekti.
Muştalanmış bir imge sağalttığım
kadar acımı solumdaki yumru anbean büyüdü:
Ve işte ben de o an büyüdüm mademki
büyükten büyük Allah vardı…
Büyüdüğüm kadar da arındım dünümden
ve çocuk kalbimden ve içimdeki sızı ile sızdın yüreğimden artık gitmeliydim de
senden:
Ve gittim de…
Gidebildiğim kadar gittim ama
gidemedim kendimden…
Şehrin ıssızlığında şair yüreğimi
söktüm yerinden ne de olsa adı aşk idi bu yaşadığım gizemin ve hüznün ve tek
taraflı bir aşkın da satır aralığında dilediğim kadar Rabbimden direndim de
seni sevmemek adına yine de dert değil, sevgili:
Sen iyi ol yeter ki…