Tutunmalısın ve tutuklu kaldığın kadar kurtulmalısın da üstüne geçirdiğin dev zırhtan.

Asli görevlerin var madem o halde saymaya başla bir bir:

Hüznün gergin bir ipse misal at kendini boşluğa illa ki tutan birileri olacaktır. Ya, olmazsa peki?

Senden önemli ne var sensiz bir cümlede saklandığın kadar gizli öznenle varsın özlem duy yarınlara varsın dikiş tutturamamış ol bu sefil dünyada.

Bitmeyen bir özlem: tamam, anladık iyi de neden hız kesmez ve neden hızını da virajı da alamadığında pes edersin?

Kaplumbağa adımlarıyla yürüdüğün bir de demez misin?

‘’Hızlıyım ve tekil ve özel.’’

Say sayabildiğince ama tut da nefesini bir yandan.

Ya da boş ver gitsin, dostum sadece nidalar serilsin hicranına ve yakamozların çığlığına uyan gece ertesi.

Yoksa gece eksisi mi demeliydim?

Gece de bitti gecelediğin geceler de ve sabaha vakit varken açma gözlerini ve sıkıcı yum hatta yumul yastığına yetmedi kulaklarına pamuk tıka elbet vakıf olacaksın sessizliğe ve huzura:

Varsın gitsinler.

Gelmemişlerse eğer gitmeleri nasıl mümkün olacaksa.

Ya, sen senden gideli hiç mi özlemezsin kendini?

Beylik söylemler, sevgili dostum ve beynamaz sitemleri insanoğlunun.

Fıtratına yabancı bir fıkra adeta aslında mizacınla da ilintili yeter ki sen iste ve dene:

Göle maya çalma. Git açık denizlere uzan boylu boyunca.

Yakası açılmamış esprilerden mademki haz etmezsin o halde inşa et yenidünyanı.

Yakamozlar hırçın.

İnsanlar yol yorgunu.

Yürekse sevmelerden yorgun ve sen acılarınla palazlarken sözcüklerini göz at bir geçmişine yeter ki tekerrür etmesin tarih.

Elbet imkânsız.

Elbet sağ sol pervasız.

Lakin onlara benzemek zorunda değilsin elinden geleni yap ve bir adım at derken bir adım daha.

Adını mı unuttular gizlenme ve çağır kendini en yakından sonra çağlasın hayallerin ve sevginle kök söktür iblise elbet yüce Rabbin yanında gönderecektir de meleklerini.

Akıl melekelerinden sınanıyorsun madem.

Madem matemimle huzurlu yuvarlanıp gidiyorsun.

Ya, mahremin?

Ya, kaygıların?

Sofistike sözcükler değil bunlar bilakis olup biten günümüzde ve sen nasıl ki bir ömür başını öne eğmedin.

Önüne b/aktığın malum hem unut da arkandan geleni gelmeyeni çok korksan bile çaktırma mademki seni bilen biri var ve de arkanı kollayan.

Bak, unutmuşsun yaka kartını.

Hala ezberlemedin mi kimlik numaranı?

Safsata bunlar, be dostum: bu gün varız yarın yok.

Hem bize ne kimse tok sen yeter ki aç olanları gözet ve paylaş lokmanı tıpkı sevgini ve hayallerini paylaştığın gibi.

Şiirler ulağın madem.

Mademki yazdığın hikâyeler uleması mazinin.

Göç mevsimi gelmeden de gitme bir yerlere hatta gelse bile göç mevsimi terk etme yuvanı.

Sen ki o göçmen kuşun peşine takılan…

Sen ki öç alanlara dahi merhamet eden.

Sen ki dostum:

İşin aslı sen saklısın sende ve kim bilir kaç ben mizaçlı şiir ve maske?

Taktığın değil takmak zorunda olduğun hiç değil çünkü sen olduğun gibi güzelsin ve gerçek ve hatırşinas.

Ruhundaki kırıkları yapıştıramasan da yeniden kırılmasın hani o devasa fay hattı.

Delişmen yüreğinden s/üzülen hangi duyguysa ısrarla kat çık aşkın merdivenine geri dönmeden.

İleride ne olacağı bilinmez ama sen hiç ölmeyecekmiş gibi yaşa ve sev.

Ya da ölecekmiş gibi kendini hazırla o meçhul sona.

Unutma da ne olursa olsun sen özelsin ve biricik.

İki çift lafın belini kırdık madem kim durdurur bizi dostum? Yeter ki sebat et.

Bense hep buradayım dün olduğu gibi ve bu gün ve yarın da ve yeter ki sen karartma yüreğini aydınlığınla ışık olduğun bunca insanı esirgeme sevginden yâd edilesi mazinde unutulan sen olsan da bir o kadar sensin yine unutulmayacak olan bize yansıttığın ve başından aşağı dökülen nurla.

İnsana sevmekten başka ne yakışır ki?