Ölü iklimler var ikbali hüzün ve ölü bir şehrin kokan nefesi

Derdest olmuş sözcükler aşka nazire eden yalnızlığı

Katlayan ve kıtlayan bir özlemi

Yâd etti edilesi

Hıçkıran kalemin tebessüm ehli şaire öfkesi.

 

Sezileri var şairin lakin değil asla bir içimlik

Bir ömürlük sevmelerin meali içinde kıpraşan

O yaralı kimlik

Muadili nice duygu

Ahkâm kesenlere yanıtı ise suskunluk ve şiir

Elbet başını tek yasladığı Rabbi

Derdi tasası ne kibirli ne sıradan

Gönül gözünde devasa bir ışık

Her kimse onu biteviye yaralayan

 

Hüzün sırnaşık ve büyüyen bir yangın

Var illa ki çaresi

Sergüzeşt besteler aşkın ilahisi

Serden geçen yardan geçen

Yalnızlığı değildi şair seçen

Mukadderat sığındığı

Günler geceler aralıksız sınandığı

Kâfir gölgeler hazandan sökün eden

Dökülen her sarı yaprağa eziyet eden

Şairse sadık köküne bildiği kadar sevgiyi en büyük meziyet

Tecelli eden yeni günün hükmüyle

 

Sarıldığı umudun sarmalı nasıl ki kabul görecek kapısında Hakkın

Kaybolduğu kadar gücünün ve sarnıcı

İçine düştüğün kuyunun susuz varlığı

Sudan çıkan bir balık değil sevgisiz yaşamaktansa

Yandığına kadir yakardığı sadece Rabbi

 

Geçkin şehir geçkin rüzgâr

Ama her halükarda umut var

İman gücü kadar nedir onu bağlayan hayata?

Serpilen bir duygunun meali saklı içindeki bayırda:

Çıktığı o dik yokuş

Devrilesi bir kova su gibi içinde boğulduğu

Şems’in rüzgârı teselli bulduğu

Bir derviş gibi zikrine ihanet etmeyen fikri

Kurcalayan kimse şairin içindeki debdebeli hüznü

 

Kayıtsız kalamadığı kadar

Şairin tek yaptığı:

Seven yüreğin gücü

Saltanatı ömrün yitip gitti çoktan

Cefa yüklü her gün

Yürekte uçuşan tülün

Gizemi

Sandığında saklı şairin özlemi

En çok yârine ve kendine

Kelamın yittiği bir günün devindiği

Şiirin de sonuna geldiği

Aşikâr

Yandığı kadar yetindiği beslendiği rüzgâr

 

Bir yapraktan fazlası şair

Kökündeki gücü üfleyen ruhuna

Uğrunda hayallerinin

Kordan heceleri ziynet bilip taktığı boynuna…