Hangi düş’ün yalnızlığında uçar mavi
turna ve hangi aşktır kanat açtığı acıların?
Sözcükleri küreyen mevsimde saklıdır girizgâh
en çok da göğe dokunan gözlerinde yalnızlığın dile gelir dualar bir bir ve
mevsimin tıknefesine sarınır aşk en çok da kozasından firar etmeye yakın,
kelebek kanatları doğar günün eşliğinde adeta bir batında doğar ölüm ve geceyi
de sonlandırmak adına Tanrı’nın izniyle baş koyar doğa yeni güzelliklere.
Güzel olan güzellikte saklıdır elbet
her gözün ayrı gördüğü bazense ummanlara delalet o s/onsuzluk hissi ne de olsa
özlem ve aşktır yürekte saklı gizemli mevsimin muhatabı.
Nazenin bir sevdadır aşkın rüzgârına
kapılan.
Renkli bir yoldur belki de
kimsesizliğine insanın sahip çıkan hicreti yürekten firar etti edecek o yanık
ucunda mavi mektubun belki de renk körüdür gün ışığı ve beyazın niyazı ile
doludur ebemkuşağı.
Mevsimse şairin sırtlandığı.
Şiir ise yalnızlığın tek gıdası.
Nüvesi ölümdür belki de terk edilen
her yürek isyan eder de eder nihayetinde ettiği tövbedir onu huzura sevk eden.
Cenneti aladır kimi yürek.
Kimi ise karanlık ve cehennem
çukurunda cebelleşir elbet o sefil nefsiyle.
Can çıkar da huy çıkmaz işte belki de
huysuzluğun mürididir o bitimsiz fırtına en çok da sağanağın endamına yenik
düşer yerküre.
Nazarında hayatın saklıdır gizem.
Efkârın nazında sonlanmak bilmez
sonsuzluğa özlem.
Miadı dolan hangi duyguysa şiirin son
dizesine serilir şair aslında akışkan ruhun güftesidir şiir.
Hicvi yokluğun ve varlık nasıl da
tasalıdır belki de temas ettiği umut kadar umurunda değildir hani kâinatın gel
gör ki kainat içinde saklıdır şairin hem şair dediğin kim ki?
Hayatın kendisidir şiir olan ve her
gün şairin ilk dizesine saklanır gece oldu mu dizginleyemez kendini ve şerh
düşer ömre aslında hayattır onu g/izleyen ve gözünü sakındığı duyguları birer
birer serer zemine.
Müptelası aşkın.
Renklerin de müdavimi öyle ya…
Renkten renge girer şair gerçi beyaza
tutkuludur en çok ama ne zamanki boş ve beyaz bir sayfa görse içi gider ve düşer
yolu şiire.
Tek tek nükseder heyecanı ve boyutunu
serer boyutsuzluğun minvalinde aslında yüreğe hükmeden ilhamdır elbet Rabbinin
ona sunduğu ayrıcalık ne de olsa şair duyguları ile raks eder boşlukta ve
hoşluk yüklenir yazdığı her dize aslında içindeki kaosun mealidir.
Sevdi mi çok sever şair:
En çok da imkânsızlığı bu yüzden hep âşıktır
aslında kendinden bihaber yoksa bu kadar aşkı nasıl saklar kollar ve kodlar
içinde?
Müphem bir renktir kimi zaman tayin
edemediği duyguları terfi ettirir kalemi.
Âşıkken çöker dizleri.
Dizelerinde yaşarken bazen ölümü
düşler.
Ah, şair en çok da düşlerinde yaşar
hayatın kabristanı iken sessizlik şair tüner sessizliğe ve karanlığa ve her
sessizlikten ve karanlıktan sayısız şiir doğar.
Oysaki şair çoktan ölmüştür
gözlerinde insanın bu yüzden reddeder yeniden doğmaya âşıktır aslında âşık olan
evrendir en çok Rabbine düşkün bir fani ve şair olmaktan öte hiçliğin mezarını
kazar ve kürek kürek imge yığar en derine sonra tüm dünyası tek kelime ile
infilak eder.
Tek kelimeden doğar şiir.
Şiirden doğar umut.
Umuttur sığındığı nihayetinde iki
yakası bir araya gelecektir şairin elbet unuttuğu kadar mağdur ve mağlup
kılındığı ömrü yakasından çekiştirir ve rüyalarına girer şiir aslında şehirdir
de şairin diğer sevdası tıpkı sessizliğe rücu edecek bir minvalde sevdalı şehrin
manzumesidir şairin yüreğindeki esinti.
Şehir kaygılıdır şiir gibi.
Şiir özneldir İstanbul’un da ta
kendisi.
İstanbul’dur diğer adı şairin.
Şairdir elbet şehrin iki yakasında da
saklı olan.
Bir kanaviçe gibi işlediği şairin
bazense köstebek gibi deştiği toprağın kokusuna âşıktır elbet şairdir vatan
toprağına sevdalı ne de olsa ruhu da vücudu da vatanına hizmet eder şairin.
Yasın da hası saklıdır şairde.
Yaşı dinmez.
Yaşı yoktur hem şairin.
Yasa bildiği ise içindeki gaipten
gelen coşku dününden beri asla sonlanmak bilmeyen ve anda dahi duramaz en çok
da yere göğe sığamaz şair.
Şair hayatın kendisidir.
Ölüm belki de şaire has.
Ölümsüzlüğü giyinmek ister şair ve
şiarıdır s/onsuzluk.
Elbet kalemi sancağıdır yüreği ise
sıkı sıkı sarılmışken asasına duyguların.
Asi/l bir rüzgârdır şair.
Zamana ve mekâna bağımsız ama
yazmaktır onu bağımlı kılan ve yanında bir bardak çayı ve uykusuz gecelerin de
mimarıdır ilham.
Şair en çok kendine ihanet eder.
En çok kendine düşmandır.
Aynı zamanda içindeki aydınlığa
sevdalı.
Bitmez derdi şairin ama umudu da hız
kesmez…
Sökün eden bir kelime ve bir nida ve
işte s/onsuzluğun çengeline takılıdır şairin yürek sesi: onsuz dediği ise
kalemsiz geçmez iken ömrü hele ki şair ansızın kalemini keşfedip de s/onsuz bir
aşka düşmüşse ne de olsa koca ömrü heba etmiştir kalemsiz-onsuz-geçen yılların
da öcünü alır daha çok sevip daha çok bağlı iken hayata ve coşkusu ve duyguları
ve ruhudur şairi ayakta kılan bir de umudu kararan gözlerinde gecenin aydınlığa
çıkmasını da bilir hani elbet Rabbi, ol, dedi mi…
Çok çok teşekkür ederim
Şairlerin dert ortağıdır besteler onlardır onların anlamları
sevgisini anlatır tüm mısralar
Kimi zaman gecelere sığınır,kimi zaman hecelere..
Sevdalı yüreklerin diyecek çok şeyleri vardır aslında...
Ve sevdasına,sevdiğine yazmayan şair de pek yoktur sanırım.
Tebrik ediyorum son derece düzgün yazılmış
başarılı bir yazı okudum kaleminizden..
Selam ve saygılarımla..Hayırlı günler değerli kalem dostu
Sanki Yanardağ gibi içten içe hep yanar
Biri bir hatır sorsa onu gerçek dost sanar
Şair’e kâr eylemez yazar nice ağıtlar
Hergün derdini yazar ağlar kalem kâğıtlar
Gayesi şiir değil amaç AŞK’ı anlatmak
Üstünde ki stresten birazcık rahatlamak
Yürek söz dinlemiyor ne yapsın buna Şair ?
Fikri olan söylesin ne varsa AŞK’a dair
Yine söndü ışıklar şıkırdamaz kaşıklar
Durmadan böyle yazar gece gündüz aşıklar
Değişmez eli yüzü hüzünlü bakışları
Yuva yapmış başına sanki göçmen kuşları
Bir bilseniz şairi neler çeker garibim
Yazarken şiirleri dayanmıyor bu kalbim
Hep böyledir Şair’in gerçek düşü hayali
Yâri göstermez Ona Kalem kâğıt tuvali
Durak YİĞİT
Gönüllerin Şairi
KOCAELİ
İNSAN ZEKANIN KARŞISINDA EĞİLİR AMA,
AŞK'IN KARŞISINDA DİZ ÇÖKER..
Çok çok teşekkür ederim değerli hocam.
Var olunuz