
Sahi̇, aşk nedi̇r?
Masalların birer rivayet olduğu
bilincine yeni vardım ve beni yolumdan alıkoyanlar bir de hayatımı
şekillendireceğime dair kendime ve sevdiklerime söylediğim yalanlar ki ben
başta inanmışken.
Su filan yolunu bulmuyor işte sadece
sulu sepken misali sözcüklerle sataşıyor insanlar birbirine hatta daha bile
fazlası.
Gücü olan üstün geliyor ve iyi
niyetini, sevgisini kollayanlar asla düş küremiyor sadece acılarla emsalsiz bir
hüzün seremonisi yaşıyor.
Aşka olan inancı insanın ve de
kendine duyduğu güven ve inanç ve patavatsız bulutlar sarpa sarıyor dağların
zirvesini ve konaklamış göçmen kuşlar sonra da rutin bir hikâye bağışıklık
kazanan:
‘’Seni seviyorum.’’
Tümlenen heceler ve de duygular.
‘’Çok mu seviyorsun sahiden?’’
Ve insanların birbirine sundukları
elbette bol keseden harcama yapan ve sevgilisine hediye alan düşkün adam
mizaçları.
Parasız sevgi mi olurmuş? Bunu deme
hakkımız bile yok ve de sevme hakkımız elimizden alınmışken en çok da kayıtsız
şartsız seven saf insanlar masum yürekler.
Önemsenen:
Maaş bordrosu ve arabanızın anahtarı
belki de eviniz barkınız nihayetinde sırtınızı döndüğünüz gerçek sevenleriniz
ve de biricik aileniz.
Sahi, aşk nedir?
Çözümsüz bir süreç kimine göre belki
de yarını olmayan bir düş ve muadili ne çok acı.
Ne yazar ne de şair kimliğimi
giyindim bir ömür boyu ve sırtımda sayısız cüppe:
Kimi zaman okul yolunda kimi zaman
işime zamanından önce gitmek için her türlü fedakârlığı yaptığım derken
döndüğüm üniversite kampüsü ve ben deli danalar gibi o amfi senin bu amfi benim
dolandığım üstelik başka bir bölümde yüksek lisans yapmayı aşk bellemişken ve
de işimi aşk bellemişken ve insanları sefil bir âşık vasfıyla sarıp sarmalayıp
yüreğime koymuşken üstelik cinsiyeti, unvanı ve yaşı olmayan sayısız insan.
Alt ettiğim nice şey.
Ya, şimdilerde?
Azat edilmediğim bir hapishane koğuşu
üstelik açık hapishane belki de açık tımarhane ve akıl sağlıma sahip çıkmak
adına erdemlerimi de kollamak adına sonra sorumsuzca sorun yaratan binlerce
insan.
Vakıf olduğum nice şey bir de mahrum
bırakıldığım ve adımı dahi unuttuğum ve hangi titre denk düştüğümü ve tininde
özel bağlaçlar biriktiren bir yaşayan ölü iyi de benim, bu hayatı doya doya
yaşama hakkım neden yok ve işte yazıyorum ne zamanki kendimi atsam boş ve
huzurlu bir vakte yoksa bir akit mi imzaladım ben annemin karnından çıktığım
gün?
Kayıtsız şartsız canımı
yakabilirsiniz, ey ahali!
Diretin de kanunlarınızı ve baskıcı
sisteminize elbet karşı gelmeyeceğim…
Sorular aşka cevap şıkları olmayan:
Hey, siz, bayım ne kadar da şıksınız!
Çok da sıktınız hani.
Babamla eşleşen kanunlar ve kurallar
ve toplumun dayattıkları: ya, şimdi?
Öznesi olmayan insanlar özlemle
hasret gideriyorlar ve katıksız bir acı mezesi sunuyorlar önüme ve yanında
sürahi sürahi gözyaşı üstelik gözettiğim her şey de elimden alınmışken.
Boğazıma dizilen lokmalar.
Aşkın hicap yüklendiği ve aşk uğruna
yok sayılan değerler aslında yok sayılanın adı aşk ve bir de gelmiş insanlar
aşka sadık olduklarını haykırıyorlar.
Hey gidi gönül gözü hey…
Sonrası olmayan masallar ve asla var
olmamış masal kahramanları.
Soyut bir kavram adı mutluluk olan ve
güç unsuru ne ise kimin sahibi olduğu ve mazlumun yaşama hakkının elinden
alındığı elbette konuşma ve mutlu olma hakkının da sonsuza kadar kap kaça maruz
kaldığı.
Reşit olan mevsimse.
Rencide olanlar ise iyi ve güzel
insanlarsa.
Ve kazanan.
Bu dünyada mı?
Yoksa farkındalık geliştiren
insanların Araf’ta kalıp da birer mucize bekledikleri mi?
Sözcükler, sevgili dostlarım ve
saltanatını süren bitimsiz bir acı seremonisi layığı ile seven kimse arz ettiği
ve tutanaklara geçmeyen ölümler: kimi zaman acınızdan öldüğünüz kimi zaman
isyan yüklenip günaha girdiğiniz.
Latife yapmak olası olsa keşke ve
sihirli d/okunuşu kelimelerin ne çok yanık ne çok yama ve ne çok ama.
Kalibresi var ya da yok duyguların
yoksa başınıza dayanan o silah mı?
Sözcükler yaslı ve de yaşlı: ya,
şair?
Hükmedilen nicesi ve göğsünü gere
gere seviyorum diyebilmenin aslında nasıl da basitleştirildiği.
Bir taş ve üçtaş… iyi de sek sek
oynamıyor bunca insan sadece kafasına taş yiyenler de değil yaşama hakları
çalınan bilakis taş atanlara ekmek uzatırken elini ve yanağını uzatan birine
sunduğunuz o pahalı hediyeler ve de adı aşk olarak sonsuzluğa uğurlanan.
Minnet etmeden yaşarken ve de yoldan
çıkmamak adına ve sizi gözünden çıkaran nice insan üstelik kendinizden çok
sevip değer verdiğiniz yine pabuç pahalı deyip de…
Kırılan topuğunuz ve kırık kalbiniz
ve mizacınız yerden yere vurulurken size sahip çıkan sadece Yaratan şükürler
olsun ki öbür dünya gerçeği ile sahip çıkıyorsunuz içinizdeki metanete ve
dirayetiniz çökmese de zaman zaman sekteye uğruyor.
Boş boğazlı bir imge ve salınan
etekleri ağacın sonra da yüreğinize taş bastığınız.
Maviden entarisi göğün ve kulvarında
birinci olan acılar ve işte mafya mutluluk ya da merdiven altı üretimle mutlu
olduğunu iddia eden yalancı şahitler.
Seçiminiz sizi bağlamaz da sadece ve
yaptığını her yanlış illa ki sevdiklerinizin de elinizden kayıp gitmesine
vesile olmakta.
Sevmeyi deneyin sadece ama içten ve
samimi bir sevgi üstelik insan ayırt etmeden ve tek şartınız insan olmakla
insan gibi yaşamak ve yaşatmak adına baş koydunuz hayat gaileniz.
Yolu açık olsun yolu insanlıktan ve
duru sevgiden geçenlerin.
Sevgiyle.
Çok değerli Seçki Kuruluna ve sevgili arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimle...
Yersiz kıskançlıklarla kaprislerle
sevdiğini sıkma
Aşk değildir tasma
Seven sevdiğini her haliyle beğenir
İster çuval giy ister basma
Şeref verdiniz, hocam.
Çok teşekkür ediyorum
Saygılar, hürmetler
Sevmeyi deneyin sadece ama içten ve samimi bir sevgi üstelik insan ayırt etmeden ve tek şartınız insan olmakla insan gibi yaşamak ve yaşatmak adına baş koydunuz hayat gaileniz.
Yolu açık olsun yolu insanlıktan ve duru sevgiden geçenlerin.
Yolu açık olsun sevdiği kadar da sevilsinler sevmeyi bilenler, yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Merhaba, sevgili Melek. Sevgi dolu yüreğine çok teşekkür ederim. İnşallah canım hep sevgi ve umudu da saklı tutarken.
Sonsuz sevgimle kıymetli arkadaşım