Card image cap
Şah mat

Ölü iklim; ölü turna

Düşlerin ana karası lades’ten ibaret bir sihir.

Yeltendiğim her hamlede şah-mat

İçimin iskelesi yıkıldı çoktan

Albenili bir hale içimde nakşeden ölü mevsim

Dikmişken gözünü heybetli güneşe.

 

Ölüden bozma her zerresi imkânsızlığın

Devasa bir kentin de mabedi adeta

Geçit vermeyen o istikamette dirilen bir sure

Anıp da adını dünün

Mekânı kayıp bilinmezin

Esefle yıkarken yüzümü

Yâd ettiğim renkli yüzü hayallerin.

 

Bir mürşit gibi sonrasını bilen

Kâhinin yedi emine haczettiği her iksirin

Tınısında muhalif yorgunluk

Dirliğe ve dinginliğe haset bir yüklemle

Seyredip de dünün kozasından

Alkış tuttuğu cenneti yaşarken cihanın merkezinde.

 

Kimi fani yoksun ya da noksan

Ölümü dillendiren her lanette

Baş aşağı duran bir lale yine

İçimi döktüğün şah damarımdan da yakın

Bir nebze huzura biat yakarışıma

Ses veren maneviyatın haşmeti

Göğün de kerameti

Ben nasıl ki yoksunum benliğimden

Kendimi emanet ettiğim her bir duam

Akıttığım kiri ve kini yüreğin

Ellerimle süt beyazı bir sünger

Dip dibe masumiyetle

Akışına bırakmaksa hayatı

Teyelli bitimsiz yürek sesi.

 

Hamt ettiğim her an’ım

Anılarıma düşkün sefil varlığım

Bir mürit, bir derviş

Bir menkıbe içimle örtüşen her yemin

Aşkın izanı

Devasa gök kubbenin kucak açtığı

Sonradan görme bir lütuf adeta

Eridikçe yaşlarım taşan bentleri yıkan

Mızrabın dillendirdiği soluk güncem.