Terk edilmiş bir şiir olsam ne ki ne,
nemalandığım hüznün gölgesinde açan bir dağ lalesi gibi içime kapansam ya da
dış sese itibar etmeden iç sesimi doğrasam soğan gibi ve de gözlerim yaşarırken
içine akıtsam tencerenin: ter kokan emek verdiğim her şiiri yıkayıp sonra ipe
assam ve kurutsam elbet çekecektir de her biri ve geride kalan sadece mandalın
izi.
Terk edilmiş bir şehir olsam ya da:
Tahakküm altında geçen ömrün alt
yazısına asılsam
Askıntı hüznün bakir kıyılarına
sokulsam sonra
Ve lütfen cevap ver, bayım:
Sen sahiden sonsuza kadar sever
miydin beni?
Mahmuzladığım bir imge
Mutabık olduğum bir dünya özlemi
Rüyalarda ve şiirlerde kalmış nicesi
Nimet bildiğim acıyı dahi
Sıkarken yüreğimi de sönük bir limon
gibi
Ekşi
Dumura uğramış tat duyum
Adı olmayan kadınları uğurladığım
Geçen yılı
Mimlerken Tanrı
Söyle yalan mı yalan mı?
Demek ki yıl uğursuzun, bayım.
Baytarı sözcüklerin
Beyan ettiğim iklimin nüvesi
Bilfiil iştigal ettiğim duygu
cumhuriyeti
Sazan misali kandığım yalanları
Sonlandırmayacak mı kâinatın mukaddes
Rabbi?
Azığa aldığım düşün
Peşine düştüğüm ömrün
Közünde yalnızlığın
Yâd edilesi dünün
Yazmaya dahi kıyamadığım nice öykü
Bir o kadar yastık altı yaptığım
Sözcüklerin yanık türküsü
Nasıl ki müdavimi olduğum hüznü bana
biçti kader
Muteber olduğu kadar
Mülayim varlığımla şerh düştüğüm
keder
Esefle yenik düştüğüm
Verilmiş hükmü
Ve mührü sökerken yerinden
Yerle yeksan olmuş varlığımın
külünden
Doğan binlerce mısra ve şiir
Dikilesi mezar taşımdan da taşar
bunca duygu
Bense kabıma sığamazken
Sanır mısın ki sığacağım kabrime?
Makul olan neyse
Maktulü ömrün
İhbar ettiğim her duygu
İkbali sözcüklerin
Münazara ettiğimse içimde saklı
çocuğun
Yetim ruhuna dokunmasın da eller.
Yarenim annem
Öksüzlükse kıblem
Hala geri dönmeyen
Bahşeden Rabbim
Batılında sözcüklerin
Beti benzi de attı ümidin
Ülküm ve ülkem kadar çok sevdiğim
kadın
Rabbime düşkünlüğüm
Ve volta attığım o dar koridorlarda
Mezhebi geniş kimse uzağımda
Dar cepheli bir pencerede saklı
tutulası kafesim
Bense adeta vatanına hasret bülbülüm
Çağladığım kadar çığırdığım
Her türkünün nakaratı
İlla ki anne, demenin meali
Öksüzlüğümü de sonlandırsın artık âlemlerin
Rabbi
Ütüsüz yüreğimde saklı nice duygu
Bir utku
Bir de ufku
Aydınlık kılan elbet maneviyatın
devasa ruhu
Aşkla kardığım zemin ve önüm
Arkamı kollayana duyduğum devasa
sevgi
Renklerden en asili beyazı
Kucaklayan masumiyetin alın yazısı
Varsın olsun ayrılık ve özlem
Varsın kat çıkayım hasrete, ibadetin
Kıvılcımlarından doğacak yarınları
Bana bahşeden nasıl ki yüce Huda
Varlığımla ket vurulası bir duygu
iken veda
Evrenin katmanlarında saklıyım
En azından solmadığım kadar sadık
kaldığım
Mukadderata duyduğum inanç ile
Hala da ayakta ve hayatta
Çekilen milse gözlerime
Minnet etmediğim kadar bir Allah’ın
kuluna
Gördüğüm eziyeti de meziyet bildiğim
Elbet koştuğum kapı Hakkın yolunda
Arz ettiğim hüznümü sahiplenirken
evren
Tahayyül etmekten de öte
Hissikablelvuku
Hakkın rahmeti ve hikmeti ile
Bir kere baş koyduğum s/onsuzluğun ç/ağrısında
Vuku bulan mucizeler gibi