Card image cap
S/avunduğum kadar

Mavi tükenmedi, azizim çünkü tükenen bendim: ırkı, dili olmayan bir renktim karanlığın kâbusu çökerken geceyi minnet etmediğim gölgelerin söndürdüğü feriydim de giz’in selamını verdiğim, aşkın endamıyla mahal verdiğim bir duyuydum.

 

Enkazı yoktu misafir gölgelerin çünkü sahipsizdi her biri ve sahipsizliğime inanan mevta imgeler kurcaladıkça içimdeki metni ben hepten metin olmaya meyletmiştim.

 

Ezkaza silindi.

 

Endamı ile aşkın kendimden geçtim.

 

Faniydim lakin uzak beşeri isteklerden.

 

Asiydim çünkü rengimle hemhal çürüğe çıkan gölgelerden yüceydi yüreğimdeki ikbal.

 

S/avunduğum kadar doğruyu ve sahip çıktığım kadar da sevgime hele ki minnet etmediğime biat aciz benliğimle.

 

Aşkla sırdaştı kelamım ve kalemle sırdaş gizin tutsağıydım.

 

Şerh düştüm kimi zaman geceye.

 

Şiar edindiğim sönük gücümde parlayan illa ki aşkın ateşiyle.

 

Doğurgan hüznüm; devasa hikmetin de sahibine âşık ve semada dolaşan bir yıldızdım belki de sahiplenmekten uzak iken adımı; yıldız olmaya meyletmiş bir göktaşıydım.

 

İsmimle müsemma gezindiğim gül bahçesinde.

 

İsmimle müsemma parlamayı sevdim gecenin gizeminde.

 

Şahidi olduğum her düşün ve peşine düştüğüm meşru doğasında ömrün kayıtlara geçtim.

 

Aczi yetime sığındığıma binaen evraka demeyi pek bir sevmiştim.

 

Keşfetmekse içimdeki sihri.

 

Şaibeli söylemler mümkünse kirletseydi anımı ve dünümü…

 

Salkım saçak imler takılı ve pelüş gölgelerde simler asılı.

 

Bir lahit kadar yalnız ve yalın.

 

Bir lanet kadar uzağında durmaya yeminli kötünün ve zalimin.

 

Kanımda akışkandı çünkü harfler nüfus etmişti pompalanırken kanım püskürebilirdim de toprağımın her bir yerinden.

 

Toprağımdı mabedim.

 

Toprağımdı uğruna gözümü kırpmadan canımı vereceğim.

 

Mübalağa edenlere göz kırpan asi bir ırmak ve sevgiyi kutsayan kucak kucak vaveyla.

 

Düş gücüm semirdi ve semazen âşıklar yüreği hatmetti.

 

Pişekâr bir hüzünle tası tarağı toplamaya bir kez meyletmiştim belki de binlerce kez lakin s/avunduğum sevgimdi ve hürmetim ve İlahi Ateşin kucağında serin kalandı içim ne de olsa hikmetine vakıftım bilinmezin tıpkı içimden geçenleri sadece O’nun bildiği ve silinmiş olsam da kayıtlarından cihanın makberime yakındım hatta makberin ta kendisi.

 

Oynamadım.

 

Öykünmedim.

 

Oylumda saklı bir serap ve göğün kucakladığı dolunay ve yıldız kümesi.

 

Sabıkamdı kalemim; kalemimdi seferberliğim.

 

Bir sekant.

 

Bir siren sesi.

 

Bir de koşturan çocuklar ve çocuk kalmayı saklı tuttuğum.

 

Göğün mimarı idi matem ve rüzgâr eninde sonunda tırmandığım basamaklar oysaki kimi batmıştı çamura ve gizlenmişti çukura.

 

Alt etmekti niyazım: kötüyü ve laneti.

 

Savunmak ve savurmaktı mizacım elbette yürek dolusu inançla kavrulduğum dünyanın ateşi ve hicranıyla.

 

Ne edinmediğim mertebe ne de gözümün yaşını gizlediğim.

 

Kördüğüm olan tüm yetiler yetimliğin hikmeti ile mademki savruk birer im idiler.

 

Varlığımı adamakla da eşdeğer peşine düştüğüm değerlerden taviz vermeden yükümlülüğüme de vakıftım.

 

Dara düşsem genişti yüreğim.

 

Genlerimde asil bir kan ve yarına odaklı ç/ağrısında Rabbimin kul köle olmadığım kadar nefsime b/arındığım safiyet yüklü bir kelam aşkın indinde bir kör kurşun zaman zaman basiretim b/ağlansa da yürüdüğüm kadar mutluydum ve önüme bakmakla mükellef çünkü aşmam gerekendi itibar ettiğimi saklı tuttuğum ve nefsimle olan savaşımda dirayetim kırılmadan umudumla sabrımı kolaçan ettiğim.

 

Tükense de gücüm tükenir miydi kalbimde aşk ile atan ritim?

 

Marifet de bellemedim ne közümü ne dünümü çünkü olması gerekene baş koymuştum ve savaşım kendimle en azından öykündüğüm muradım dillenirken kalp sesimde.