Batıl bir renk midir güne küsen
güneşin balyalarca serzenişi yoksa atıl bir ışık mıdır içtimada geçen ömrün
meali…
Hükmedene taptığım aşkın ırgat
yollarında düşüp kalktığım o mecazi firarım kendimden kendime yolculuk yaptığım
kah gazabın kah adabın ayarı…
Kelamsız geçmez günüm ama selamsız
geçer her heceyi savurduğum içimde hüznü kavurduğum kadar saçarım ışığımı
sunarım selamımı semaya yakın bir minvalde bazen göçerim bazen düşerim ve
kaldığım yerden devam ederim.
Apartman topuklu bir gizem kimi insan
baldırı çıplak kiminin kayrası hüzün dolu çöken omuzlarıma konan kuş belki de cennetten
sunulan umudun görünmez iken ruhu.
Eşsiz bir hüzün denizi içimde
kıyıları döven büyüyen kalbimin suskun nidaları varsın çöreklensin daha çok
karanlık yüreğimi ihya edendir de her yenilgide başa sardığım umudu elden
bırakmadığım kadar da kanar efkârım.
Bir resimse gün.
Recim edildiğim bir hükümse
küskünlüğüm kendime sadece kendime meylettiğim bir rota ki emsalsiz bir sevgiyi
mihenk taşı bildiğim kendimce.
Çoban Yıldızı bağrı yanık.
Zühre Yıldızı solgun bir nidada
savurmuş bir kere kuyruğunu.
Bense ne ayım ne yıldız sadece
ismimin iltimas geçtiği Samanyolunda süregelir yolculuğum.
İndinde hüznün bir minval ki yürek
kundaklanmış hercai duygularım varsın körüklensin hüzün dolu mealim elbet kurda
kuşa yem olmayacağım yan yatsa da gemim ben kaptanıyım bu hayatın hazan olsa
dahi yaz mevsiminin diğer adı.
Hicreti ömrün.
Hicvettiğim kadar sürgün kılındığım…
Haiz olduğum ne ki ne bir kuru
canımdan başka ve işte canıma can katandır Rabbin varlığı.
Bir cihan ki sözcüklerin salvosu.
Bir rayiç ki edimlerin tablosu.
Hani, hani, isyanların dindiği…
Hani, hani, her beşerin Rabbinden af
dilediği…
Hani, hani, doğar mıyım yeniden doğar
mıyım annem olmadan ve yaşar mıyım yalnızlığımı kıtlama yaptığım çayıma eşlik
etmese annem?
Bilen bilir.
Gidense dönmez geri.
Gitme ihtimali ile kimse seken bir
heceden bir heceye ve sivrildiğim değil yan yattığım hiç değil yan bakanı
savururum da tek yumrukta tek hamlede.
Başat iklim.
Başat serzeniş.
Kibar bir yakarış değil benimki
insanlardan medet umsam da biliyorum artık nereye varmam gerektiğini.
İlahi Gücün önderliğinde.
Çöken şebeke sistemi bedenimin yine
de algılarım açık ve alıntı mahiyetinde yazmıyorum ne de çalıntıdır duygularım.
Bir rüya mı?
Bir riya mı?
Sunulan bir armağan bellediğim
hayatım da zindan ve ziyan olurken.
Soluksuz kaldığımı sanırdım oysaki
soluksuz kalan annem ve soyağacımda sayılı ve sıralı her kim ise kinden
nefretten uzak sevgiyle işlediğim sevgiyi ve umudu da elden bırakmadan.
Geçkin şarkılar.
Solmuş şakayıklar.
Silik suretler.
Buruşuk resimler.
Akan çatısı yüreğimin izdiham nedeni
ile kapalıdır hani.
Açık uçlu bir sözcük ise sevgi
rencide edildiğimden de öte resmettiğimdir ömrü.
Bir meal ki yanık kokan.
Bir mecal ki kalmayan.
Bir riya olsa bile söylenen kimi söz
inandığım.
Eşrafın rızasına da yok ihtiyacım var
iştigal ettiğim olsun yalnızlığım ne de olsa Hak yolundayım ve yüzüme kapanan
beşeri kapılardan değil ben sadece İlahi Adaletten medet ummaktayım.
Sözcüklerimi bir çerçeveye yerleştirdim
madem ve tüm çekincelerimi de yok saydım ve hurra, diye giriştiğim bir savaş er
meydanında ter döktüğüm tinimde saklı her duyguyu sundum sunalı evrene varsın
olsun hiçliğimle sarmalında inancın demlensin ruhum ve yüreğim varsın
dertlensin nurum efkârım ve nemalandığım kadar hayattan bir mısra dahi yeter
varlığımı sunmama yine de direttiğim kadar hiçlik makamında.
Ruhumu kaybettim: hükümsüzdür.
İçtenliğimi saklı tutuyorum çünkü
inancım bütündür ve tam ve aşkın kavisli yollarında varıp varacağım da sadece
hidayet makamıdır tutulan nutkuma ses olan Rabbin ve inancın eşiğinden geçtiğim
ve beşik kertmesi bildiğim sözcüklerin ve sevginin de dinmeyen akıntısında…