Büyük harfli bir aldatılmışlık duygusu: hayli tesirli ve etkin bir sunum gecenin karanlığına sirayet eden siren sesleri…

İklimlerden yapraklar biriktiriyorum ama yetmiyor.

Takvimden kopan yaprakları gidip yatağında yatan anneme veriyorum ve tek tek bakıyor ezan saatlerine ve gözleri ile namaz kılmanın asaleti ile nasıl da şükrediyorum Rabbime ve kırık kadere.

Kırgınlığım had safhada en çok da kendime kırgınım ve hali hazırda kendimden binlerce ışık yılı uzaktayım ve içimde oluşmuş o sevgi seline önce Rabbime yöneltiyorum sonra anneme ve ben asla pay vermiyorum kendime payidar kılınmayacağını bildiğim sevgiyi ise bol keseden dağıtıyorum evrende saklı kim/ne varsa ve hoşlukla değil boşlukla iştigalim.

Ötenazi yapmayı bekliyorum beklentilerime daha doğrusu beklediğim kimse yok ola ki tesadüfen uğrasın bizim adrese zil takıp oynuyorum elbet kapıyı çalan ya fatura okumaya gelmiş görevliler ya da kapıda kalmış olsa bile kapımızı çalmayan yorgun ve uzak komşularımız elbet yanlışlıkla basıyorlar zile sonra da sırra kadem basıyorlar.

Sözcüklerse birer izotop gibi havada asılı ve cımbızla çekiyorum her birini ve içimde yaşattığım anne ikliminde annemle geçirdiğim her saati her dakikayı kar sayıyorum çünkü bilinmedik bir zamanda ansızın kesiliveriyor nefesi ve bizim annemle hastane yolculuğumuz nüksediyor kim bilir kaçıncı sefer…

Ruhumdaki yılkı atları koşmaktan çok ama çok yorgun.

Bense yılıveriyorum ansızın ve bunu anneme hissettirmemek adına çabalıyorum ve uğradığım her yanılgı çektiğim her sıkıntı anneme malum oluyor.

Renksiz bir gün.

Rakımı nerde olduğu bilinmeyen bir ölüm.

Ömrümden ömrün gittiği benimse hala ayakta kalmam bir mucize iken günbegün büyüyen iman gücümle sokulduğum kadar Rabbimin koynuna ve içimde uçuşan imgeler bazense somurtuk sözcükler…

Sanmayın ki: tüm gün bilgisayar başında yazmakla geçiyor: ah, nerede?

Sadece kaçamak saatlerde sadece annemin düzenli nefesi zor alabildiği uyku saatlerinde mıhlanıyorum kalemin ç/ağrısı ile azıcık da olsa kendime gelip üç beş satır karalıyorum ve bağdaş kurduğum anne ikliminde esen deli rüzgârla sürtüşüp azıcık da olsa huzur bulmak adına yazıyorum ki ilham perimi sürgün ettiğim de doğrudur aslında kendimi savurduğum kendimi savunduğum ve avunduğum kadar doğrudur ilham perimin beni terk ettiği.

Hüzne odaklı olsam bile…

Annemin yüzünü güldürmem gerektiğinin de bilincinde ne zamanki yanına sokulsam söylediğim saçma sapan şeylere gülücükler ekleyip de anneme sunuyorum içimde kalan mizahın son kırıntılarını ve onun gök mavisi gözlerinde içim ısınırken bir yandan da aralıksız dua ediyorum ve şükür duygumla hayatı annem için de kendi adıma da cennete çeviriyorum.

Yaşadığım hayal kırıklıkları ve yorgunluk ve de iç ses had safhada iken yakınmaktan da geri durmuyorum hani anneme ve yazdıklarımla ilgili yorum yaparken ben bile şaşırıyorum bitmeyen enerjime çünkü ben gücümü sevgiden ve iman gücümden alıyorum…

Annemle kurduğum bu iki kişilik masum ve mutlu dünyamız elbet herkese kapımız açık gelin görün ki: o açık kapıdan içeri girmeyi düşünmüyor hani nerede ise hiç kimse yine de kimsesiz olmadığımızı biliyorum ve Rabbim her an nasıl da yetişiyor öyle ki tavşan uykumla annemin en ufak nefes zorluğunda bitiveriyorum kadının başında ve tüm önlemleri almış bir halde ara sıra acili kodluyorum ve tıpkı dört gün evvel annemi zar zor acile ulaştırmışken sağlık ekipleri ben aralıksız hamt edip asla da bozmuyorum içimi ve bozguna uğramış olmam bir önem arz etmiyor çünkü Rabbim kulunun çekemeyeceği yükü asla vermiyor ve ben her şeyin farkında olsam bile annemle zaman geçirmek istiyorum daha çok daha uzun zamanlar hatta keşke mümkün olsa yıllar ve asırlar…

Ruhumda bir askı varken.

Askıntı olan hüznü bile kanıksamışken ve beni bu yeryüzünde karşılıksız tek seven insan iken annem azıcık da olsa nasiplenmek istiyorum onun bana olan sevgisinin binde birini bile kendime sunmazken içimde fırtınalar esiyor ve kıyamet kopuyor ve öylesine şiddetli bir depreme maruz kalıyorum ki ama yüreğimin fay kırıklarında enkaza dönüşmeden hayata bağlı hayata asılı kalmamı sağlayan Rabbime dönük yüzümle aralıksız ç/ağlıyorum içime akan yaşları bir Allah’ın kulu bilmezken…

Ve işte kalemimle yaptığım her kaçamakta gücüm yettiğince yazıp Nirvana’ya ulaşıyorum en azından bir süreliğine huzur ve mutluluk duyup hayatıma hatta annemle olan dünyamıza yıldızlar yağıp ışık tutuyor yüce Huda.

Kilitlenmiş bir yürekten dökülenler ancak bu kadar.

Azmimle azığımla ve inancımla ve yaşadığım anne ikliminde ben dünyanın aslında en şanslı insanıyım çünkü Rabbim bana bu kutsal sevgiyi ve annemi nasip etti yeter ki bu maceramız sonsuza kadar sürsün ve bilsem de bunun imkân dâhilinde olmadığını ve de üstüne üstük içimi bozmazken ve sadece Rabbimden dilerken…