‘’Ben seni ne kadar gördüm ki?

Lina, Güzel Meleğim…

Seni hepimiz öldürdük. Ben de Lina, öldürdüm seni. Can sıkıntısıyla ya da can sıkıntısından ölecek kadar keyifli olduğumuz zamanlarda uğradık sana.’’

(Alıntı)

 

 

 

 

Bir latife buyurdu sevdalı sesi mehtabın

Uğruna can sıkıntısının, içimde ukde kalan

Mevsimi uğurladım gözyaşımla.

Şeceresi vardı ya da yok elemin

Buz dağına rast gelen hangi cehalet ola ki?

 

Başına buyruk yüreğimde

Devindiğim melankolik rabıta

İşgüzar bir mevsim belki de

Kasımın oturduğu tahtına

Makamına eşlik eden bir saldırı

Arpacı kumrusu beyitlerin ta buraya

Yetişirken rüzgârı…

 

Bir inilti gecenin kasveti;

Yorgun taylar ve yorgun zaman

Aslında Tanrı kadar yorgun olmadığı meleklerin

Omzumda saf tutan sayısız kehanet.

Ölümü diledim de ne oldu?

Dillendirdim nice tasviri

Ve içimde kalan üç beş demet ukde.

Şanlı yasım;

Şen sesim;

Sefil mizacım

Ve sevdalı yürek.

Sayıp da sondan başa eremediğim nihayet

Kerevite çıkacaktı oysa bu masalın kahramanı.

 

Bir şah dize ellerimle yıkadığım heceler

Soluk teninde güzergâhın

Elemin dahi tefe konduğu gizem.

Rabbiyle sırdaş bir fani;

Aşk illa ki mizacı;

Hurafelerden uzak yolda

Temennim miydi de,

Ellerimden kayıp gitti bunca dilek?

 

Aşk tezgâhı bitiminde nesir yüklü bir gün;

Güne dönük yüzü göğün

Kaç öğün daha şiir soluyacak ömrüm?

Devinip de dünden beri

Delişmen sayacı yüreğin

Belki de bir sarkıt damlayan acıların nirengi noktası:

Karaborsa mutluluk ve gözyaşı

Elbette yasın iksiri

Yaşın da dönümü

Kırık satırlarında güdümlü mevsimin

Tek yaprak dahi oynamadı dalında.

 

Şimdi bir minvaldeyim:

Şahtım önce şahbaz bir kerametim sonrasında:

Aşkla ihya olan sefil benliğim

Körebe oynayan bir ardıç kuşundan hallice:

Mevsimin sönük feriyim

Hatta en sevdalı neferi ölümün

Yaşayıp yaşayacağım ne kaldı ki şiirin sonunda?

 

Eksenimde kaynayan heceler

Kayıkların kaportası

Kâğıttan ördüğüm birer izlek

Yanıp tutuşan zamansız ve dolaşan fellek fellek

İhbar edeceğim elbette içimdeki izdiham:

Yanan mevsim karıp da dünü;

Sınır ihlali yapıp her günü

Mizacımda mı noksanlık?

Sevmeliydim belki de tüm insanlık yerine.

 

Kendime çeyrek kala gecenin nispetinde

Gün yüzlü bir şahika elbette

Yanan yorgan misali

Örtündüğüm her dize

Örmekle iştigal ömrü kelime kelime

Boş boğazlı bir tufan

Dönendiğim iklim kadar

Yorgunluğum kabul görse keşke Allah katında

İnhisarında bunca acının

Ben ki; sevdalı bir hece

Gülmekle aşk arasında gidip gelen nice tensiye

Elbette yükümlülüğüm yaşadığım kadar

Yaşatmaya meyyal baharı

Kış dayansa da yüreğin kapısına.