Kısık bir gülüştü mutluluk

Belki de kısırdı kader

En çok içimiz iken

Hümayunu evrenin

B/atıl bir düşe omuz atan isyan gibi

Ödediğimiz bedellere sığındık kimi zaman

Ve bazen sığamadık bedene.

 

Yeryüzünde saklı hangi k/ayıp medeniyet idik sahi?

Elbet aşkın recim edildiği kefen bezinde saklı

Bir leke gibi

Masum kalmak aslında kolaydı öncesinde

Gel gör ki tarafınca

Sınandığımız bunca ihanet

Ve hüzün okyanusunda

Öylesine s/üzüldük ki

Derken kırbaçlanan egolarımıza yenik düştük

Ve aşkın gölgesinde kaybolduk bir bir…

 

Ket vurulmuştu bir kez ruha ve kat izinde

Kaybolduk dünün

Oysaki şerh düşülen bir okyanustu aşk:

Olmalı derken edimlerde kaybolduk

Sıfatlar dehlizinde esir kaldık.

 

Aşkın asaleti

Adaletin inhisarı

Hele ki o latif esinti

Ve elbet müebbet yedi sevgi

İki tırnak arasında

Kemirilen acılarla hemhal

Bir sızıdan arda kalan

Keramet.

 

Her huzme yalındı ve sihir yüklü

Matemin kaçıncı faslıydı sahi?

Ön sözü hep mi acıydı ömrün?

Son sözü söylemek ne ki

Başlayıp da bitiremediğimiz bir masal gibi

Kahramanı bizdik aşkın

İdam mangasında kayıp bir gölge arda kalan.

 

Lekeli makamlardı saklı kalan

Lanetin iz düşümü

Metanet yüklü gökyüzü

Devamı gelmedi işte masalın.

Öykündüğümüz o mutlu son

Başı kaybolan zaman zaman

En çok içimizde kaybolan rüzgâr

Esmenin meali

Bazen izafi bir renk

Yarıdan bile küçüktü yarınlar.

 

Ufku baltalayan o tutulu nutku

Sabra katık ettik ya

Sonra uçtuk ve umduk

Ertelediğimiz mutluluk öncesi

Arda kalan ömrün de son güncesi

Sadece kaybolduk içine düştükçe

Aşkın ve asrın:

Kırık tekeri idik

Özlemin sönmek bilmeyen feri

Ve asılı kaldığımız son hutbe.

 

Asi/l bir yürekten öte değildi

Hiçbir şey

Hiçliği soluyan kuşun ruhunda uyuduk ve uyandık

Geride kalandı boşluk

En çok da unutulmuşluğun acısında solduk ve soluduk

Nihayetinde söndü ışıklar

Son sözü de söyleyen kader

Aşkla iman eden bizler

Ve perde.