Maviden bir düş küresi sadece sessizlikle muhatap olunası ve derin bir es veriyorum hüzne.

Çarpık yollarda ite kaka yürüyenlere inat düze çıkmanın mealini hissediyorum ellerimi her Huda’ma açtığımda.

Açık ara farkla önde.

Azıcık da farklı nükseden iç sesin nezdinde.

Gün bölünüyor. Aşksa sızısı ile başrolde.

Rüyalarımda dahi temkinliyim. İzafi olsa da rotam mutlak kaygıların nispetinde solan yüzü güneşin sonlansın diye hüznüm, beklediğim.

Dirayetsiz ya da çaresiz değil sadece beklemedeyim.

Hazanla hemhal.

Varlık yokluk işe iştigal de değilim sadece hüviyetimi ve kimlik numaramı sunuyorum dünyaya ve yüzü suyuna hürmeten mevsimin de sağdıcı iken giydiğim o gri rengin temennisi belki de sabah deli gibi çağlayan göğe b/akıp da hayaller kuracağıma kâbuslar gördüğüm.

Bir yerlerde bir çocuk doğuyor başka bir yerde yitimi beşeri kimliğin.

Yatıya kalan acı yatsıya kalan dua.

Ah, maviler giyindiğim ve mealim yeniden aşk olmalı elbet sırdaşım Rabbim sırnaşık olsa da hüzün ceketimin düğmelerini tüm saygımla iliklediğim.

İki yakam bir araya gelse ne ki?

Üçüncü dünya savaşı çıkmışçasına kendimden kaçamadığım.

Şerit değiştirmeyi tehir edip şehir değiştirdiğim misal.

Ve artık İstanbul benim ruh ikizim değil ne de iki yakasıyla ilintiliyim çünkü ben haritada sıra dışı bir ölçek olmanın hikmeti ile varlığıma sirayet eden o tek zerreye tabiyim.

Yüreğin tabibi dualar.

Aşkın kıvılcımlarına sarıldığım kadar.

Ben beyazım aşikâr bazen pembe lakin bu aralar gri ve temkinle yaklaşıyorum yanı başımdaki insanlara bazen başrolde olsa da isyan iteklediğim ve tövbe ettiğim.

Bir çelenk kendime gönderdiğim mademki kayıtsız kalamıyorum olup bitene.

Bir cinayet belki de yazarak kendimi ölü ve suçlu ilan ettiğim…

Damıtıyorum bir bir sözcükleri.

Derliyorum bir bir noktalama işaretlerini.

Dengi dengine ne ki insanın kafasına dank etmedikten sonra yalnızlığın fasılası ve hasılası ve işte bir peri misali uçuşuyorum yeniden sözcüklerden sözcüklere.

Asil ya da asi.

Sıra dışı ya da temkinli.

Sinemde yârim solumda rüzgâr ve şerh düştüğüm kader kadar içimi sızlatan ne değil ki?

Haznem ve hazinem umut.

Haletiruhiyemse uyumsuz evrene.

İdare lambasında da geçmedi madem ömrüm ve idareten yazmaya son noktayı şu an koyduğum.

Müzmin bir hayalperest iken ve mealim aşk iken.

İbaresi yalnızlığın ve göğün kompetanı bulutlar ve göçmen kuşlar.

İzafi bir rahleye serili yüreğim ve iklimlerden iklimlere sektiğim.

Nazenin bir rabıta.

Rest çektiğim dünya.

Rastık çekmediğim kadar da çile çekmişken ve işte Ekim, ekin tarlam.

Manevi bir çöküntü değil asla bilakis dua ettiğim ve umuda yolculuğa devam ettiğimin de göstergesi kalemimle olan dansım.

Çağlayan notalar bestesi aşkın.

Çınlayan kulaklarım ve olabildiği kadar mağdur bir iklimim madem ben ve niyazımla nazımla şerh düştüğüm âlem.

Hüznüm ya da hazanım iken her günün getirisi umuda dair yolculuk ve ifa ettiğimden de fazlası yüreğimi iliklediğim.

Mabedim ve mahzenim ne ki kimsesizliğimi mademki sonlandıran kimsesizlerin kimsesi Rabbim var…

Ve içimi bilen.

Nice insansa içimi deşen.

İhya edilesi yüreğim kimliksiz ve kibirsiz.

Kanıt sunamadığım kadar mağdur bir iklimim madem.

Şimdi acı ölçerimle eşkâlini çiziyorum mutluluğun. Hüzne boğulduğum uzun günlerin nezdinde hala ayakta kalabilmenin mutluluğu ve verdiği huzurla kendime d/okunuyorum.

Reçber’i aşkın.

Rengi kâinatın.

Mühimmat depomda saklı firakım ve firarım ve her an yeniden doğabilirim üstelik bir başıma kimliğim değil artık nasıl iyi hissettiğime dair iken kaderin hatta kederin kılavuzu olduğu yüreğimin mabedinde uçuşan kuşlardan yana temkinliyim çünkü hiç olmadığım kadar hüzünlendiğim ve sancılandığım bir günün sonunda kim bilir kaçıncı kuvvetiyim ben iman gücünün ve sadece Rabbimle hemhal ve iştigal biliyorum da bilinmezin beni yine ihya edeceğine mademki gün doğmadan neler doğuyor ve kimler telaffuz ediyor kimler aşkın fay hattında onca kırıkla iştigal ve demlendiğim kadar satırlarda nöbet tuttuğum geceler ve saydığım şafaklar da azımsanacak mahiyette değil aykırı kimliğime bir çentik daha atıp istişare ettiğim sessizlikle hemhal nasıl ki beni benden daha iyi bilen biri var…